Haddini Bilmekle İlgili Sözler Özlü

Haddini Bilmekle İlgili Sözler Özlü

Haddini Bilmekle İlgili Sözler Özlü

• "Nefsini bilen, Rabbini bilir."    Ayeti Kerime

• "Kitaplardan önce, kendimizi okumaya çalışalım." Mevlâna

• Kendini yönet; dünyayı yönetecek gücü bulursun. Plato

• Haddim bilmeyene, haddini bildirirler.   Lao Tzu

• Aleme cellat lazımsa, senin olman farz mı? Gaziantep ağzı

• En zor bilim, kendini bilmektir.  Miguel ed Unamuno

• Ne olduklarını bilmeyenler, ne dediklerini de bilmezler. Paul Valery

•  Kendinin ne olduğunu bilen insan, bazı kendini bilmezlerin, onun hakkında söylediklerinden etkilenmez. İbn-i Sina

• Aç gözünü, açarlar gözünü. Türk Atasözü

• Durmadan bana geleceğine, arada bir kendine gel.

• Kendi kendini yenmek; zaferlerin en büyüğüdür. Platon

• El yumruğu yemeyen, kendi yumruğunu değirmen taşı zannedermiş. Macar Atasözü

• Başkalarını tanımak, akıllılık; insanın kendi kendisini tanımak daha büyük akıllılıktır.    Lao Tse

• "Keramet baştadır, tacda değildir. Her ne ararsan, kendinde ara, Mekke'de, Kudüs'te, Hacda değildir. "

• Kendini yargılamak; başkalarını yargılamaktan daha zordur. Zaint Exupery

• Siz hatanızı anlayana kadar, size kimse hatalı olduğunuzu anlatmaya muktedir olamaz.    Meçhul

• "Hararet nardadır, sacda değildir.

• Başkalarına olduğu kadar kendimize de yabancıyız. Montaigne

• Önce kendi gideceğin yolu öğren; sonra öğretmeye kalk. Buddha

• "Kişi irfanını bilmek gibi noksanı olmaz.

• Kişi noksanı bilmek gibi irfanı olmaz." İbrahim Halveti

• Başkasını tanıyan bilgilidir.

• Kendini tanıyan bilgedir.

• Başkasını yenenin kasları kuvvetlidir.

• Kim kendini yenerse sağlam bünyelidir."    Lao-Tse

• Kendinize inanın; güzel şeyler olmaya başlar.   Schıvartz

•  Önce kendinizi eğitin, ancak o zaman her gün birisiyle kavga etmekten kurtulursunuz.    Meçhul


Haddini Bilmek Atasözleri - Deyimler- Özlü Sözler


1. Ağrımayan başını derde sokma: Bazıları, boşu boşuna kendilerini ilgilendirmeyen konulara ilgi duyarlar. Aslında bu şekilde var olan huzur ve konumlarım da bozarlar. Bir iş veya sorunla ilgilenebilmek için, o işle ilgili veya o işten sorumlu olmalıyız. Durup dururken faydalı olamayacağımız sorunları çözmeye kalkıp bir sorun da biz çıkarmamalıyız. Yetki, sorumluluk, deneyim ve bilgi sahibi olmadığımız işleri çözmeye kalkmamalıyız.           
 
 
2. Alçakta yatanı sel, yüksekte yatanı yel bulur: Yaşamın her diliminde ve her kesiminde mutlaka bir risk vardır. Özellikle çok zengin olanlar ile makamı yüksek olanların derdi, işi ve düşmanı çoktur. Muhtaç olmak da zordur. Zenginlik de fakirlik de bir imtihandır. Bu nedenle herkesin dikkatli ve gayretli olması gerekir. Mal, mülk, makam ve servet, bize belâ getirmemelidir. Varlığın da yokluğun da kendince sorunları vardır. Her ortam ve düzeye göre önlem almalı ve dikkatli olmalıyız.
 
3. Alıcı kuşun ömrü az olur: Her şey güzellikle doğar ve sürer. Kötü ve katı insanlar her nerede olursa olsun, uzun süre varlıklarını sürdüremez. Kısa sürede yok olur, unutulur giderler. İnsan kötülükle kötülüğü, zulüm ile zulmü davet eder. İyilik ve güzellikle herkesle beraber yaşamalıyız.
 
 
4. Altmışından sonra zurna çalan, mezarda çalar:
Her iş, zamanında yapılmalıdır. Öğrendiklerimizi uygulamaya vaktimiz olmalıdır. Özellikle eğlenceye yönelik becerileri yaşlandıktan sonra öğrenmiş olmak anlamsızdır. Çünkü uygulamaya vaktimiz olmayacaktır. Yetenekler, zamanında edinilmeli ve geliştirilmelidir. Bir şeyi uygulamaya zamanımız ve gücümüz kalmadıktan sonra öğrenmenin anlamı olmaz.
 
 
5. Aptala beylik vermişler, önce babasını kesmiş: Genelde insanlar, sıradan kişilere acırlar, onların iyi olmasını ve bir şeylere sahip olmasını isterler. Ancak bu kişilerin yaşamı ve başarısı, akılları kadardır. Eğer hak etmeden iyi bir konuma gelirlerse, haddi aşıp yakınlarına zarar verebilirler. İnsanlar, bir nimete veya makama belirli bir gayret ve eğitimden sonra gelmelidirler. İnsanlara hak etmedikleri bir ortam sunmak, onlara ve onların yanlışı ile de çevreye zarar vermektir.
 
 
6. Arayan, mevlâsını da bulur, belâsını da: Başımıza gelenler, bizim arayış ve çabalarımızdır. Yani insan, belâsını da kurtuluşunu da kendisi ister. İçine düştüğü durum da kendi dilek, gayret ve niyetinin sonucudur. Yarın için elde edeceklerimiz, bugünkü arayış ve çabamıza bağlıdır
 
 
7. Artık etten, yağlı tirit olmaz: Gerekli malı ve gücü harcamadan başarı ve mutluluk beklemek, aldanmaktır. Eldeki imkân ve güce göre ne yapılıp yapılamayacağını iyi bilmeliyiz. Belirli standartları taşımayan şeylerden değerli ürünler elde etmeye kalkarsak başarılı olamayız. Başarılı olmak, değerli bir şey üretmek istiyorsak ona göre çabamızı artırmalı, gereken harcamayı yapmalıyız.
 
 
8.  Aş tuz ile, tuz da ölçüyle: Her şeyin bir ölçüsü ve yöndemi vardır. Başarı ve mutluluğu bu ölçü ile yakalayabiliriz. İnsanlarla yardımlaşmah, ancak bunu yaparken ölçüyü de korumalıyız. Yapacağımız yardım gücümüz aşmamalı. Yaptığımızın bir anlam ve değeri olmalıdır. Ölçüyü korumadıktan sonra yapacağımız hiçbir şey olumlu sonuç vermeyebilir.
 
9.  Ateş olsa cürmü kadar yer yakar.
İyiliğin de kötülüğün de bir sınırı vardır. Ne kadar uğraşsak da karşı tarafa istediğimizi yapabileceğimizi sanmamalıyız. Elimizden geleni yapsak da her isteğimize ulaşamayız. Başkalarının geleceğinin ve yaşamının bizim elimizde olduğunu zannetmemeliyiz. Birbirimize, kötülüklerle tehdit edip boyun eğdirmeye çalışacağımıza, iyilik yapıp güzel davranarak birbirimizle yardımlaşmayı ve anlaşmayı seçmeliyiz.
 
10. Atlar tepişirken, arada eşekler ezilir: Bilgimizin ve gücümüzün bir sınırı vardır. Çözümlerimiz, gücümüze ve bilgimize bağlıdır. Yapacağımız yardımlar, gücümüzün üstünde olursa, yardım ettiğimiz insandan daha kötü durumlara düşebiliriz. Gücümüzü ve bilgimizi aşan sorunlarda sadece arabulucu olamayız. Böyle bir girişimde sorun sahiplerinden fazla zararlı çıkarız.
 
 
11. Ayağını yorganına göre uzat: İnsan, harcamalarını ve vaadlerini kendi gücüne göre ayarlamalıdır. Giderlerimiz, gelirlerimizden fazla olmamalıdır. Ödeme açığını kapatmakla uğraşmaktansa harcamalarımız ile gelirlerimiz arasındaki dengeyi kurmamız daha mantıklı olur.
 
 
12. Bağışlanan atın dişine bakılmaz: Bağışlanan, ikram edilen şeyin maddî değeri önemli değildir. Yapılan yardım, kişinin niyet ve içtenliğince değerlidir. Ancak birine yardım için vereceğimiz şeyi, parasını ödeyerek alıyorsak o zaman fiyatını da kalitesini de araştırabiliriz. Alıp almamak da bize kalmıştır. Fakat bize yapılan bağışın veya ikramın maddî değerini, hele hele kusurunu araştırmamalıyız.
 
 
13. Bal ile kaymağı herkes yer, ama her keseye göre değil: İnsanlar, her şeyin en iyisini ister. Ancak bunun bir bedeli vardır. Bu nedenle yapacağımız harcamaları çevremizdeki kişilere göre değil bütçemize göre yapmalıyız. Herkesin aldığını alıp giymeye gücümüz yetmez. İsteklerimizi olanaklarımızla dengelemeliyiz.
 
 
14. Benim adım hıdir, elimden gelen budur: Dost ve arkadaşlarımızdan yardım isterken onların durumunu göz önüne almalıyız. Kimsenin bize yardım etme zorunluluğu yoktur. Yardım rızaya ve imkânlara bağlıdır. Dostlarımızdan güçlerinin üstünde yardım istememeliyiz. İsteklerimiz kişilerin durumlarına uygun olmalıdır.
 
 
15. Beş para ile konuşturduğunu, on para ile susturamazsın: Kimi insanlar küçük bir işi yapmak için nazlanır, gönülsüzce işe koyulurlar. Ancak başladıktan sonra da o işi bırakmak istemezler. Kendilerini işe kaptırırlar. Bu konularda dengeli ve uyumlu olmalıyız. Yapmamak için nazlanmamalı, yaparken de haddi aşmamalıyız.
 
 
16. Beylik çeşmeden su içme: Devlet adamlarının sağladığı imkânlara göre gelecek belirlenmez. Çünkü bu imkânların zamanı ve miktarı belli değildir. Bu nedenle söz konusu imkânların kâr mı zarar mı getireceği ya da yeterli olup olmayacağı belli olmaz. İnsanlar, devletin sağladığı kolaylıklara veya varlıklı kişilerin yardımına bel bağlamamalı, kendi gayretleriyle iş kurmalıdır.
 
 
17. Bir koltuğa iki karpuz sığmaz: Eğer bir işin yanında başka bir işi de yapmaya kalkarsak, etkinliğimizi ve kontrolümüzü kaybedebiliriz. Her iki iş de aksayabilir. Başarılı olmak istiyorsak, gücümüzü, sermayemizi ve gönlümüzü bir noktaya yöneltmeliyiz.
 
 
18.  Bir koyundan iki post çıkmaz: Ne kadar yetenekli olursak olalım, başarımız, bize sunulan imkânlarla ve ortamla sınırlıdır. Varılacak nokta kişiden kişiye değişse de imkân ve ortama göre başarının bir sınırı vardır. Malzemeyi ve kişisel yeteneğimizi gerçekçi olarak değerlendirmeli, hayalci olmamalıyız.
 
 
19. Boğaz dokuz bölümdür: Eldekini tüketmenin yüzlerce yolu vardır. Varlığa güven yerine var olanı akıllı kullanmalı, yerine yenisini koyabilmeli, tükettiğimiz kadar üretebilmeliyiz. Bir insan, kendi işini yapmadığı halde, birkaç kişinin yediğini yiyebilir, harcadığını harcayabilir. Onlarca insanın ürettiğini kolaylıkla tüketebilir. Bu nedenle ne kadar üretirsek üretelim bilinçli bir tüketici olmalı ve tasarruf etmeliyiz. Giderleri denetlemezsek, gelirlerimiz yetmez. Üretim sınırlı ve zor, tüketim kolay ve sınırsızdır.
 
 
20.  Davetsiz gelen döşeksiz oturur:
İnsanlar her zaman birbirleriyle konuşup anlaşabilir. Ancak ailecek yakınlaşmak, daha ileri bir samimiyet ister. Gerekli samimiyeti kurmadan misafirliğe gidersek veya davet edilmediğimiz bir ortama katılırsak, karşılaşacağımız olumsuzluklara ve ilgisizliğe hazır olmalıyız.
 
 
21.  Fazladan yenen aş, ya karın ağrıtır ya baş: Her şeyin bir ölçüsü vardır. Bütün farklılıklara karşın her şeyde bir orta yol mevcuttur. Kişisel farklılıklar ne olursa olsun her zaman orta yolu takip etmeliyiz. Eğer yemede içmede, alışverişte rastgele davranırsak veya zorlamada bulunursak zarar göreceğimiz kesindir. Aşırılık bir kayıp, ölçülü olmak ise mutluluk ve başarı getirir.
 
 
22.  Gem almayan atın ölümü yakındır:
Her gücün bir denetimi, her malın bir güvenlik önlemi vardır. Gücümüzü uluorta kullanıp, bunu gereği gibi denetleyip dengeleyemezsek, son derece zararlı çıkar, yaşamımızı bile yitirebiliriz. Koyulan ölçü ve kurallar, hoşumuza gitmese de canımızın ve malımızın güvenliği içindir. Ölçüyü aşarsak malımızı veya canımızı tehlikeye atmış oluruz.
 
 
23.  Göğe direk, denize kapak olmaz: Büyük gerçekler ve değerler hiçbir şekilde gizlenemez, yok edilemez. Bunu denemek boşunadır. Bu konuda yapılacak çalışmalar sonuç vermez. Gerçekleri hiçe saymak ve onlara karşı savaşmak, büyük insanları karşımıza almak yararsızdır. Temel ve büyük değerleri gizleyip, kendi küçük hesaplarını tutturmak isteyen insanlar, ne kadar uğraşsalar da bunu başaramazlar. Yaşamımızı ve işimizi, genel gerçekleri göz önüne alarak yürütmeli, planlarımızı buna göre yapmalıyız.
 
 
24.  Haddini bilmeyene bildirirler: Toplumun, kişinin ve mülkün kendine özgü bir güvenlik sistemi, buna bağlı olarak da uyulması gereken bazı kurallar vardır. Ortamın gereklerine ve kurallara uymadığımız zaman mutlaka bir yaptırımla karşılaşır, zarar görürüz.
 
Hiçbir şey sahipsiz ve karşılıksız değildir. Kişilere ve çevremize karşı ölçülü ve saygılı olmalıyız. Konum ve düzeyimizi aşarsak bir yaptırımla karşılaşırız.
 
 
25. Haddini bilmeyene bildirmek, yetime don giydirmek: Yetimler nasıl sahipsiz, zayıf ve savunmasızsa, haddini bilmezin zulmüne uğrayan da aynı çaresizlik içindedir. Haddini bilmeyene bildirmek, yetim insana yardım etmek gibidir. Her zaman savunmasız insanların yanında yer almalı, kuralları hiçe sayanları uyarmalıyız.
 
 
 
26. İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batır:
Başkasından yardım beklerken veya sorumluluk isterken kendimizin bu konularda nasıl davrandığını hatırımızdan çıkarmamalıyız. Biz biri yapmadan başkasından ikiyi isteme hakkımız yoktur. Bir başkasından beş istemek için kendimiz de üç vermiş olmalıyız. Kendimizin yapmadığı bir yardımı veya fedakârlığı başkasından beklememiz yersiz ve yanlıştır. Önce kendimiz başlangıç yapmalı, ortaya bir şeyler koymalı, sonra başkalarından yardım istemeliyiz.
 
 
27. Keçinin uyuzu, suyu gözünden içer: En sıradan ve en tembel insanlar bile iyi hayat sürmek ister. Ancak durumlarına bakmadan en iyiye kendilerini lâyık görenler, anlamsız bir kibir ve tembellik içindedir. Bilgi ve deneyimimizi kullanmalı, tavırlarımızı denetlemeli, buna göre davranmalıyız. Hak etmediğimiz bir makam ve yaşama özenmemeliyiz. Kendimizi eğitip geliştirmeden, çalışıp kazanmadan, sıradan bir gayret ve bilgi ile sıra üstü yaşamaya kalkmamalıyız.
 
 
28. Kış kışlığını, yaz yazlığını bilmeli: Herkes üzerine düşeni yapmalıdır. Aldığımız sorumluluğu yerine getirmeli, başkasının zarar ve mutsuzluğuna sebep olmamalıyız. Her şey yerinde ve zamanında olmalıdır. Ciddiyet gereken yerde ciddi olmalı, tebessüm edilecek yerde de gülümsemeliyiz.
 
 
29.Sen bir garip çingenesin, neyine gerek gümüş zurna:
Harcamalarımız gelir, çevre, bilgi ve deneyimimizle orantılı olmalıdır. Ekonomik olarak güç yetiremeyeceğimiz işlere girişmemeliyiz. Yapacağımız bu tür yatırım ve davranışlar, toplum tarafından yadırganır. Kısacası gücümüze, bilgimize göre yaşamalı ve davranmalıyız. Gelirimizden fazla harcama yapmamalıyız. Özellikle ekonomik zorluk içindeyken, israftan kaçınmalıyız.
 
 
30. Sepette su durmaz: Her nesneyi amacına göre kullanmalı;
insana da bilgi ve yaşma göre davranmalıyız. Açık gerçekleri göz ardı edip hayale kapılmamalıyız. Bir kişiden yapamayacağı şeyleri beklemek veya bir nesneyi uygun olmayan bir durumda kullanmak boşunadır. Araçları amacına göre kullanmalı, insanlara ahlâk ve bilgisine göre davranmalıyız. Uygun olmayan araçları kullanmak ve uygun olmayan insanları seçmek başarısızlık getirir.
 
 
31.  Şahin küçüktür et yer, deve büyüktür ot yer:
İnsanların seviye ve ahlâkını beden yapılan değil, yaratılışları ve becerileri belirler. Bedenen küçük insanlar basit, iri insanlar akıllı ve bilgili olur diye bir genelleme yoktur. İnsanların şerefi ve saygınlığı, mal ve vücutlarına değil, bilgi ve ahlâklarına bağlıdır.
 
32. Tereciye tere satılmaz: Bilmediğimiz ve deneyimimizin bulunmadığı konularda, işin ehline danışmalı, gösterdikleri çözümlere değer vermeliyiz. Bilgi ve gücümüzü aşan davranışlardan kaçınmalıyız. Özellikle bilgili ve deneyimli kişilere yol göstermeye kalkmamalıyız.
 
 
33. Tırnağın varsa başını kaşı: Kendi görev ve sorumluluklarımızı yerine getirmeden başkalarına yardımcı olamayız. Kendimize karşı sorumsuzluk ve duyarsızlık içindeyken, bir başkasına yardım etmeye kalkmamız anlamsız olur. Üreteceğimiz çözümler ilgi görmez. Önce kendi hatalarımızı görüp düzeltmeli, daha sonra başkalarına öneride bulunmalıyız. Yapacağımız yardımlar, ancak kendi sorumluluk ve görevimizi yerine getirdikten sonra anlamlı ve faydalı olur.
 
34.  Yağmur yağarsa kış olur, kişi haddini bilirse hoş olur: Her kişi, toplum içindeki görevini ve düzeyini iyi bilmelidir. Soğuk ve kar, insanları zor duruma düşürse de kış ayının bir özelliği olarak güzeldir. İnsan da doğal davranmalı, üzerine düşeni ve kendinden bekleneni yerine getirmelidir. Soğuk, kışa yakışır, sıcak yaza. Edep ve haddini bilmek de insana yakışır. İnsan, insana yakışanı yapmalıdır.

Bir yorum

Cevapla

 
3+2 İşleminin Sonucu  
Yukarı Çık