Beyazıt Öztürk ün Hayatı

Beyazıt Öztürk ün Hayatı

 Televizyoncu, stand-upçı, show-man, sunucu, radyocu, ressam, heykeltıraş, oyuncu, zaman zaman türkücü, iyi aile çocuğu, annesinin kuzusu… Tüm bunlara rağmen "R" özürlü ya da "R" özürlü olduğu halde bunların hepsi… Şaka bir yana, onu tanımlamak için pek çok sıfat...

 
 
Yazar: Buğra Öner Kocukelİ
[email protected]
 
 Ekranların Çifte Kavrulmuş Şovmeni Beyazıt Öztürk

 
Televizyoncu, stand-upçı, show-man, sunucu, radyocu, ressam, heykeltıraş, oyuncu, zaman zaman türkücü, iyi aile çocuğu, annesinin kuzusu… Tüm bunlara rağmen "R" özürlü ya da "R" özürlü olduğu halde bunların hepsi… Şaka bir yana, onu tanımlamak için pek çok sıfat mevcut ama Genç Gelişim olarak bizim beynimizi gıdıklayan en önemli özelliği, 12 yıldır hazırlayıp sunduğu Beyaz Show'u başarıyla sürdürmesi…

12 Mart 1969 Bolu doğumlu Beyazıt Öztürk, namı diğer Beyaz, afacan bir çocukken çabucak büyür ve Eskişehir Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik-Heykel bölümünden mezun olur. Eskişehir'de iki heykel, iki seramik, bir karikatür sergisi açar ve bir karma seramik sergisine katılır. Ancak o, sessiz sedasız heykel yapamayacak kadar kabına sığmaz bir yapıdadır. Bugün, o günleri hatırladığında diyor ki: "1700 kişi arasından 1. girdim Güzel Sanatlar Fakültesi'ne. Aslında grafik istiyordum, kazanamam diye seramik yazdım. Seramiği çok sevmedim, bize daha çok klozet, lavabo yaptırdılar. Böyle olunca seramikten soğudum. Heykel için evime minik bir atölye yaptım ama şu ara daha çok akrilik çalışıyorum."
Sanatçı ruhlu bu genç çocuk üniversite yıllarında radyoculuğa merak sarmıştır. Arkadaşlarıyla birlikte Genç Radyo'yu kurarlar. Bir süre sonra İstanbul'dan gelen teklifle Beyaz soluğu büyük şehirde alır. Klas FM'de patlar, ardından Number One TV'ye geçer ve bu dönemden sonra başarı basamaklarını hızla çıkar.
Kanal 6'da başlayan televizyon macerası, Kanal D ve Star TV'de Beyaz Şov, TRT'de 5+1 Şans Topu programını sunmasıyla devam eder. 1997'de Nihavent Mucize isimli filmle sinemada şansını dener. Yetmez, bir türkü albümü yapar. Biz Size Aşık Olduk, Karım ve Annem gibi televizyon dizilerinde başrol oynar. Hacivat ile Karagöz Neden Öldürüldü? isimli sinema filminde Hacivat'ı canlandırır. "Ben Türkiye'de televizyonda mizahla uğraşan 6-7 kişiden biriyim. 200'e yakın stand-up yaptım. Sokakta başıma gelenleri, hep güldürmek zorunda olmanın ne anlama geldiğini, kalabalık önünde nasıl davranılacağını, en arkadaki insanla bile göz teması yapmanın ne kadar önemli olduğunu iyi biliyorum. Hacivat da bir yerde o dönemin stand-up'çısı. Onu anlamam, özdeşleşmem bu anlamda hiç zor olmadı." diyor bu filmdeki rolüyle ilgili.
Geçtiğimiz yıl NTV'de Kadir Çöpdemir'le Biri Bana Anlatsın adlı programın ardından halen CNN Türk'te Güven Kıraç ile birlikte Nası Yani adlı programı sunuyor. Beyaz'ın görünürdeki başarı öyküsünün kronolojik açılımı böyle…
Gelin bir de kendisi ve programı hakkında sözü Beyaz'a bırakalım.
Beyaz Show'un 12 yıldır süren     başarı sırrı ne ola ki?
Uzun süre oldukça geç saatte yayınlansa da büyük bir izlenme payı olan Beyaz Show'un 12 yıl boyunca kesintisiz sürmesinin, her kuşağa hitap etmesinin bir sırrı olmalı. İşte Beyaz'ın kendi ağzından programının başarı sırrı:
"Bizim yaptığımız şov, gelen konuklara çok iyi çalışılan, gelen konukların hepsinin mutlu ayrıldığı, "ya benim için ne güzel bir şey yaptın" dedikleri bir şov. Gelen konukların rahatça bütün sıkıntılarını anlatabildiği bir program. Asla kimseyi sıkıştırmam, sıkıştırılmayı da sevmem. Bana yapılmasını istemediğim hiçbir şeyi konuklarıma yapmam. Ayrıca bizim programda dozaj çok önemli. Konu açılır, gidişat bellidir ama sonuna kadar gitmem, beni de ilgilendirmez. Çok ince detaylara dikkat ederim; bunlar izleyicinin ve konukların kafasında toplanarak benimle ilgili olumlu bir imaj oluşturur. Benim hayat içerisinde duruşum var; edep, düstur, etik denen bir şey var. Onların hepsi yan yana geldiği zaman bir programın imajı oluşuyor. Soru sorarken sadece konuğu değil, ailesini bile düşünüyorum. Enteresandır, telefon eden izleyicilerde bu yazılı olmayan kurallar çerçevesinde edepli sorular sorar. Hayat içerisinde bunlar çok önemli. Misafirliğe gittiğinizde beklediğiniz ağırlanma neyse onu yapmaya çalışıyoruz. Talk-show'un doğruları bunlardır demiyorum ama ben buna inanıyorum. Belki tamamen yanlış bir sistem uyguluyorum ama benim doğrularım bunlar."
Ailenin efendi çocuğu mu evin     fırlama oğlu mu?
Kendisi hakkındaki bu karşılaştırmaya Beyaz'ın yanıtı şöyle: "Ailenin efendi çocuğu kavramı doğru bir kavram. Ben normal bir adamım, evin fırlama oğlu hali TV programlarından dolayı bıraktığım bir izlenim olabilir mi? Çok efendi adam da bayar. Bu ikisinin karışımdan şöyle bir şey çıkıyor ortaya ki, herkesin hayat düsturu olması lazım. Oturacağın yeri, kalkacağın yeri iyi bileceksin, konuşacağın ve susacağın yeri iyi bileceksin. Bunların hepsini yaptığınız zaman ailenin hem efendi hem de fırlama çocuğu oluyorsunuz. O zaman yaptığınız göze batmıyor. Benim hakkımda hiçbir zaman vergi problemleriyle, dayakla, abuk subuk şeylerle ilgili haberler göremezsiniz. Normal yaşamaya çalışan bir adamım."
Bir şöhret olarak olmazsa olmazları var mı peki?
Kaprisli sayılmaz Beyaz. Ama televizyonculukla ilgili kendine göre kuralları var. Öte yandan, "şöhretim, kimse yanıma yaklaşmasın" tarzı ona göre değil.
"Kuliste sadece çay ve su isterim. Olay günü içki kullanmam. Çünkü bir şeye sığınıp yapma fikri beni çok sinirlendiriyor. Koruma istemem. Eğer illa ki koruma koyacaklarsa beni uzak mesafeden takip etmelerini isterim. Gelip benimle sohbet etmek isteyenlere müdahale etmelerini istemem. Hayatım boyunca kazanabileceğim bir insanı bir korumanın hıyarlığı yüzünden kaybetmek istemem."
Beyaz Show'da yerinde oturamayan Beyaz, Gezmeyi Sever mi?
Lüks ve pahalı seyahatlerin değil, basit yolculukların adamı Beyaz. "Severim ama çok üşenirim. Uçakla gitmeye üşenirim. Gece canım sıkılırsa ve ertesi gün iş yoksa arabaya atlarım, 1-2 günlüğüne bir yerlere giderim. Eskişehir'e giderim. Gece yolculuk yapmak ve kapı tıklatmak kadar keyifli bir şey yok. Bursa'ya hamama giderim. İzmir'e, Ankara'ya giderim. Mesela 'bu hafta sonunu Bodrum'da küçük butik bir otelde geçirdim' gibi gıcık şeyler yapmıyorum. Ben eskici bir adamım."
Meşhur biri olmadığı eski günlerine dönmek ister mi?
Ünlü olmadığı, sıradan biri olarak kafasına göre takıldığı eski özgür günlerini aramıyor değil Beyaz. "Sade vatandaş gibi yaşayabilirim. Alkışlar bitince yaşayamazsın gibi düşünmeyin. Bu işin iyi tarafı bu, kötü taraflarından sıyrılmış olacağım bırakınca, aslında istediğim de bu. 39 yaşında bir adamım ve kız arkadaşımla Boğaz'da el ele dolaşamıyorum. Koca bir İstanbul'da yaşıyorsun; İstanbul, hatta Türkiye sana kapalı. Böyle bir hayatı niye yıllarca tercih edeyim? Birisi bana gelip de "tamam kardeşim, bitir" derse bitiririm. 2 sene içinde de az çok unutulurum. En fazla 3 sene sonra eski hayatıma geri dönerim. Böyle düşünmekte fayda var. Sadece iyi tarafları bırakmıyorsunuz, bu bir denge, kötü tarafları da bırakıyorsunuz. Hırs onun içinde yok. Yoksa bu meslek, kimseyi takmıyorsun, acayip iyi yaşıyorsun, çok para kazanıyorsun olsa niye bırakayım! Bırakma sebebim, doğal hayatıma geri dönmek."
Hayatın incelikleriyle arası nasıl?
Bakmayın siz onun dünyayı dalgaya alıyor gibi görünüp her şeye gülüp geçmesine… Aslında son derece ciddiye alıyor dünyayı, öyle yapmayanlar ise hayli kızdırıyor kendisini. "Karşımdakiler hatalı da olsalar ben özür dilemeyi severim. Ben gidip gönül alırım, özür dilerim,      o benim keyfimi yerine getiren bir şeydir. Kaç yıllık dünya, küs kalmanın ne anlamı var? Ben sol yanağa tokat atarlarsa sağ yanağını dön hikayesine inanırım. Beni sinirlendiren şeyler farklı, çok büyük vakalar olmuyor. Ya da bana söylenen hakaretlere "aptal o, zeki değil" gibi şeylere kızmıyorum. Ben bakkala girince "kolay gelsin" diyorum, çıkarken "hayırlı işler" diliyorum. Ama bakkal bana bir şey söylemezse o an çok sinirleniyorum. Ya da trafikte yol verince karşımdaki teşekkür etmezse çok kızıyorum. İnsanların ince yaşamaması beni acayip sinirlendiriyor. Yani gidip başkalarıyla dalaşabiliyorum, nasıl böyle yaparsın diye. İnsanların konumlarını, durumlarını, unvanlarını kullanmasından nefret ediyorum. Hiçbir kuyrukta ön sıraya beni geçiremezler. Gitmem! Uçağa bindiğimde kimse beni business uçuramaz, kafamı kesin uçmam. Arka tarafın suratına o perdenin kapanması kadar aşağılayıcı bir durum yok. Ön taraftakilere sıcak mendil vermek, öndekiler temizlenin, arka taraftakiler pis kalsın demek."

Beyaz Neden Bu Kadar Seviliyor Dersiniz?
= Kompleksli değil, kendiyle dalga geçebiliyor.
= Bize tepeden bakmıyor, içimizden biri gibi.
= Sempatik, cana yakın.
= Programda konuklarına saygılı, misafirperver.
= Türk geleneklerine aykırı hareket etmemeye çalışıyor.
= Annesini çok seviyor, biz de ailesine bağlı kişileri severiz Türk halkı olarak.
= Eksiklerini avantaj olarak kullanabiliyor, mesela söyleyemediği R'leri…
= Kendini iyi tanıyor, olumlu yönlerinin de olumsuz yönlerinin de farkında.
= Gaf yapınca çaktırmıyor, (biz anlıyoruz gerçi ama) kısa süre sonra gönül almayı biliyor.

Beyaz'dan İnciler
Cep Telefonu
Cep telefonlarının yeni çıktığı zamanlar, iki eleman cuma namazında biri telefonu o gün almış, namazın ortasında acemi abinin telefonu başlıyor zitdirii zitdiriii...
Bütün millet küfür ederken abinin çabalarını gören arkadaşı aynen şöyle diyor:
"kul euzu birabbin nas -yes'e bas-melikin nas -yes'e bas- ilahin nas yese bas"
Ezan ve Top
İlkokul çağlarımda sokakta arkadaşlarımla top oynarken, annem hep balkondan çağırır:
"Oğlum Beyazıt ezan okunuyor, eve gel." O zamanlar namaz da kılmıyorum. Neden ezan okununca eve gideceğim? O dönemde ezan okunurken benim gibi eve gitmeyip top oynayan arkadaşlarımı tanıyor musunuz: Hakan Şükür, Sergen, Hasan Şaş, İlhan Mansız… Peki, benle beraber ezan okunurken eve giden arkadaşlarımı tanıyor musunuz: Ben, Yaşar Nuri Öztürk...


Kaynak: www.beyazonline.com/ - 12k -
  tr.wikipedia.org/wiki/Beyazıt_Öztürk - 28k -
sourtimes.org/show.asp?t=beyazit+ozturk -
    envai çeşit Beyaz röportajı

Bir yorum

Cevapla

  
 
3+2 İşleminin Sonucu    
Yukarı Çık