PSİKOLOJİ, RUHSAL GÜÇLERİ GELİŞTİRME, MEDİTASYON

PSİKOLOJİ, RUHSAL GÜÇLERİ GELİŞTİRME, MEDİTASYON

PSİKOLOJİ, RUHSAL GÜÇLERİ GELİŞTİRME
 
MEDİTASYON
&
SESLERİN SİHİRLİ GÜCÜ  

   
 "Ruhsal Güçleri Geliştirme Teknikleri'Yıi ele aldığımız bu  yazımızda, kökeni binlerce yıllık geçmişe dayanan Meditasyona değinmeden geçemezdik... Bu bolümüzde, meditasyonla birlikte son derece ilginizi çekeceğini düşündüğümüz bir başka konuya daha yer vereceğiz: Meditasyon ve Seslerin Sihirli Gücü...
MEDİTASYON NEDİR?
Meditasyon, bir şey üzerinde derin ve kapsamlı bir şekilde düşünmek demektir. Bir şeyin asıl gerçeğine kavuşmak amaç ve umuduyla, zihne dolan gereksiz fikirleri geri göndererek, o anda cevap beklenen sorunun açıklığa kavuşturulmasına çalış­maktır. Daha da açacak olursak insanın asıl ruhsal benliğiyle irtibata girmesidir. Asıl hedeflenen amaç budur... Ancak her zaman bu amaç gerçekleşmez... 
 
Bu uygulama metodunun Hint Dinleri'ndeki ibadetlerin önemli bir kısmını teşkil ettiği söylenirse de, sadece Hint Din­leri ile kısıtlı kalmamıştır. Söz konusu teknikler birçok toplum tarafından kendi dinsel ve geleneksel anlayışılarına uyarla­narak kullanılmıştır. Meditasyon esnasındaki düşünme eylemi eforsuz bir eylem olarak tanımlanır... Kendiliğinden bir akış içinde, belli bir ilham alınarak yeni şeyler öğrenme ve kavra­ma imkanı sağlanabilir... Konunun bu yönü, çalışmanın sonuç­larıyla ilgili püf noktasını oluşturur.
Arzu edilmeyen sonuçlarla karşılaşılıp karşılaşılmayaca­ğını belirleyen nokta işte burasıdır. Bu noktada deneyimcinin ruhsal kültürünün ve teorik bilgi düzeyinin çok yüksek olması gerekir...
Bu konuya tekrar döneceğiz...
Meditasyon esnasında zihin ve beden serbest tutulur. Dü­şünce bir an için, kendi konusunun dışına çıkma eylemi göste­rirse, aklın müdahalesi ile sükûneti yitirmeden yeniden ilk ko­nuya geri dönülür.
Burada esas olan: Sükunet içinde kalabilmek ve konuyla il­gili sezgileri alabilmektir...
Tufan öncesi uygarlıklardan olan Atlantis ve Mu Uygar­lıklarımdan tutun, eski Kristof Kolomb öncesi uygarlıklarından olan Aztek, İnka, Mayalar'a... Avusturalya yerlilerinden, Afri­ka Kabileleri'ne... Ve oradan da Avrupa ve Asya'daki toplum­lara varıncaya kadar dünyanın hemen her yerinde kısmen me-todları değiştirilerek ama temel metot aynı kalmak üzere, yak­laşık 100 civarında meditasyon yapma çeşidi vardır.
İslamiyet'in, Tasavvufi çalışmalarında ve özellikle de Su-fi ekollerinde meditasyondan yararlanabilmek için, çok kap­samlı ve çok değişik teknikler geliştirilmiştir.
Bireylerin belli sırlara kavuşabilmelerine yardımcı olabil­mek için bir zamanlar kullanılan bu teknikler, Sufi Okulları'nda, eğitilmekte olan öğrencinin üzerinde son derece yararlı sonuçlar meydana getirebiliyordu. Diğer toplumların inisiyatik gizli yani batini çalışmalarında olduğu gibi gerçekten de, bu teknikler Safi Okulları'nda, bireyi özgür bir hale getirerek, bi­reyin kendisiyle, asıl benliği arasındaki köprüyü kurmasına yardım ediyordu.
Ancak burada göz ardı edilmemesi gereken çok önemli bir püf noktası vardır:
O dönemlerde uygulanan bu teknikler, bireyin içsel geliş­mesinde, sırlara kavuşmasında ya da günümüz anlayışıyla ifa­de edecek olursak; "kendini tanıması" ve "kendini bilmesi" yolunda yapılan çalışmalarından sadece bir tanesiydi... Medi-tasyonla birlikte uygulanan ve birbirini tamamlayan başka çalışmalar da vardı.
Ancak şunu kesin olarak ifade etmemiz gerekir ki, o dö­nemlerdeki bu başarılı çalışmaların yürütüldüğü zamanlarda bile, bu çalışmalardan zarar görenler olmuştur. Ancak konunun bu yönü üzerinde yurdumuzda çok az durulmuştur...
Konuyu biraz açalım...
Bu tekniklerin son derece dikkatli uygulanması gerektiğini çok iyi bilen o devrin mürşitleri, müritlerini sürekli olarak kontrol ederlerdi... Zikir çalışmalarına hangi öğrencinin ne za­man başlaması gerektiğini, ne kadar süre ile günde kaç defa uygulaması gerektiğini ve bu zikir çalışmasında hangi öğrenci­nin hangi mantrayı kullanacağını büyük bir titizlikle belirler­lerdi. Zaman zaman tehlikeli bir gelişme fark ettikleri an, belli bir süre, o öğrenciye zikir çalışması derhal bıraktırılırdı. Hatta uygun görmedikleri bazı öğrencilerine hiç bir zaman zikir ça­lışmaları yaptırılmazdı.
Eski devirlerdeki bütün toplumlar, konunun ciddiyeti üze­rinde ve doğurabileceği arzu edilmeyen sonuçlarla öğrencilerin karşılaşmamaları için büyük bir titizlikle durmuşlardır.  
 Örneğin Buda, öğretisini çevresine aktarırken; anlayışta, düşünmede, konuşmada, davranış biçimlerinde, geçim düze­ninde, manevi çabada, konsantrasyonda ve son olarak da medi-tasyonda yapılabilecek yanlışlıklara insanların dikkatlerini çekmiştir.
Temeli aynı olmakla beraber, birbirinden oldukça farklı yaklaşık 100 civarında meditasyon tekniklerinin bulunduğun­dan sözetmiştik. Bunlardan belli bir bölümü zikre dayalı tek­niklerdir. Yani seçilen bir kelime ya da cümlenin meditasyon esnasında tekrar edilmesi prensibine dayanır... Sufiler de böyle bir teknik kullanmıştır.
Sufi Okulları'nda Tanrı'nın isimleri, en çok kullanılan te­mel mantralardandı. "La ilahe illallah", "Ya hay" gibi mantra-lar; Sufi Dervişleri'nce en fazla kullanılan, tercih edilen zikir­lerdi. Sufiler genellikle bir merkez etrafında daire şeklinde halkla oluştururlar; bazen oturarak, bazen ayakta ritmik hare­ketlerle toplu halde bu zikir çalışmalarını gerçekleştirirlerdi.
Sufilerin uygulamış oldukları zikir çalışmalarının başlıca iki şekli vardı:
Zikr-i Cehri dedikleri yüksek sesle uyguladıkları ve Zikr-i Kalb-i dedikleri alçak sesle veya tamamen sessiz içten söyle­yerek uyguladıkları olmak üzere... Başlarındaki gerçekten bil­gili ve konusunun ehli olan mürşitleritleriyle birçok Sufi Okul­ları, uzun yıllar çok başarılı sonuçların elde edildiği çalışmala­rını sürdürmüşlerdi...
Fakat zamanla, içle - batınilikle meşgul olunan bu yerler, özelliklerini kaybetmeye ve dejenere olmaya başladılar. Belli bir süre sonra ise, tamamen dışla uğraşan yerler haline gelince de fonksiyonlarını artık göremez bir hale dönüşmüşlerdir.
Günümüzde artık böyle tarikatlar yok. Günümüzdekiler tamamen şeriatçı kisveleriyle batini hiç bir çalışma yapmaksızın siyasetle meşgul olmayı tercih etmişlerdir... Günümüzdeki bu şeriatçı tarikatlar. Sufiler'in etkin oldukları dönemde de vardı ve Sufilerle mücadele içindeydiler. Hatta Sufileri din dışı kişiler olarak göstermekteydiler. Günümüzde hala bu şeriatçı tarikatlar, geçmişte yapılan o batini çalışmaları şiddetle eleştirmeye ve karalamaya devam etmektedirler. Bu nedenle günümüzdeki şeriatçi tarikatlarla o devirdeki Sufi-ler'in karıştırılmaması gerekir. Sufiler batini bir gruptu... Daha sonraları onların da belli bir kısmı dejenere olarak şeriatçı bir kisveye bürünmüş olabilirler... Ancak o devirde durum farklıy­dı... Bu iki meselenin birbirine karıştırılmaması gerektiğini ha­tırlatmayı, kendime tarihi bir borç biliyorum.
Tekrar konumuza dönelim...
O ilk dönemlerindeki başarılı çalışmaların yürütüldüğü dönemlerde bile, zikir çalışmaları sırasında zihinsel dengesi bozulan bir çok öğrenci olmuştur... Bunlara yolun mecnunları ismi verilmiştir. Her Sufi Ekolü'nün mecnunları vardır. Bu ne­den böyle olmuştur... İşte zaten bunu ortaya çıkartmaya çalışı­yoruz...
Şimdi geçmişteki uygulamaları bir kenara bırakarak, gü­nümüzdeki meditasyon uygulamaların insanlar üzerinde mey­dana getirebileceği olumlu ve olumsuz etkilere kısaca bir göz atalım.
Uygun bir teknik seçildiği taktirde meditasyonun insanlar üzerinde sağlayabileceği olumlu etkileri maddeler halinde şu şekilde sıralayabiliriz:
1- Vücut ve beyin üzerinde bir rahatlama etkisi.
2-  Sinir sisteminin gerginlikten kurtularak daha dengeli bir zihinsel yapının oluşmasıyla, yaşam içinde karşılaşılan zorluk­lara dayanabilirle ve bu zorlukların üstesinden gelme yeteneği­nin gelişmesi.
3- Zihinsel ve fiziksel enerjinin artışı.
4-  Sezgilerin kuvvetlenmesi ve içe doğuş tarzında bir ta­kım bilgilerin kendiliğinden elde edilmesi...  
Evet... Bunlar muhtemel olumlu etkiler olarak sıralanabi­lir...
Ayrıca düzenli olarak meditasyon uygulayan kişinin uykuya olan ihtiyacında bir azalma görülür ve daha az uyu­yarak yaşamını sürdürebilir. Ancak şurası da bir gerçektir ki, herkesde meditasyon aynı etkiyi meydana getirmez.
Aynı metot bir kimsede gerek zihinsel, gerekse fiziksel yönde son derece olumlu gelişmelere sebebiyet verirken, yine aynı metod bir başka kimsede çok ciddi zihinsel bozukluklara sebebiyet de verebilir.
Günümüzde bunun hatırı sayılır derecede örnekleriyle kar­şılaşılmıştır. Bunun en büyük sebebi herkesin kendisine has farklı psişik ve fizyolojik bir bünyeye sahip olmasından dola­yıdır. Bu nedenle her meditasyon tekniği herkesde aynı sonucu vermez.
Meditasyondan yararlanabilmek için herkesin bünyesine en uygun tekniği seçmesi şarttır.
Bu tekniğin seçilme işlemi, meditasyonu yapacak birey ta­rafından yapılamıyorsa, bu seçimin meditasyonu uygulatacak kişiler tarafından yapılması gerekir. Bilgi ve deneyimi bu seçi­mi yapmaya yeterli olmayanların bu işe kalkışmaları, son dere­ce ciddi sorunların yaşanmasına sebebiyet verebilir.
En riskli çalışmalar ise, belirli kelimelerin tekrar edildiği mantraya dayalı metodların uygulandığı tekniklerdir.
Mantraya dayalı bir tekniğin uygulanmasında en fazla dik­kat edilmesi gereken nokta, mantra olarak kullanılacak kelime­nin titreşimsel yapısıyla, o mantrayı kullanacak kişinin psişik yapısının uyum içinde olup olmadığının tespit edilmesidir.
Bu seçim işini yapacak kişinin Duyular Dışı Algılamaları'nın son derece gelişmiş olması gerekir. En azından bir du-rugörü yeteneğinin olması şarttır...
Bir zamanlar bu seçim işlerini gerçekleştirebilecek düzeyde öğretmenler mevcuttu, ancak günümüzde tamamen ticari bir boyutta ele alınan yerlerde bu seçimin ne derecede yapıla­bildiği ayrı bir tartışma konusudur. Konunun ciddiyeti özellik­le devlet yetkililerimiz tarafından biliniyor olsaydı, zannediyo­rum ki, bu tür rastgele uygulamalara belirli bir disiplin getirir­lerdi. Bu, aynen tıp konusunda yeterli bilgi sahibi olmayan bir kimseye, beyin ameliyatını yaptırmak kadar tehlikelidir.
Diyelim ki, kişinin psişik yapısıyla doğru bir mantra tespit edilebildi. Ve bu mantrayla çalışılmaya başlandı... Risk artık bitmiş midir? Hayır... Bu sefer de bir başka risk kapıda bekle­mektedir...
Mantra olarak kullanılan sözcük seçildikten sonra o sözcü­ğün üzerine çok özel ve çok az sayıdaki insanın bildiği metod-larla, yoğun pozitif enerjiler yüklenir. Bu yöntemin temeli siz­lere aktarılan suya manyetik enerjilerin yüklenmesine benzer.
Ve ondan sonra bu mantra birisine verilir. Sonra o da baş­lar bu mantrayı kullanmaya...
Ancak bu mantranın üzerine yüklenen enerji belli bir süre sonra tükenmeye ve karşıtına dönüşmeye başlar. Belli bir nok­tadan sonra mantranın üzerinde yoğun olarak negatif enerjiler birikmeye başlar...
İşte en büyük tehlike çanları da bu noktadan itibaren çal­maya başlar... Eğer anında farkedilmezse önüne geçilmesi mümkün olmayan zihinsel arazların ortaya çıkması kaçınıl­mazdır. Özelllikle tekrar altını çizerek söylüyorum ki, hemen farkedilirse telafisi mümkün olan bu müdahalede biraz gecikil-diği taktirde, geriye dönülmesi ve düzeltilmesi mümkün olma­yan zihinsel bozuklukların ortaya çıkması engellenemez.
Meditasyon yapan kişinin, böyle bir durumla karşılaştığını derhal anlayacak bir klavuza ihtiyaç vardır. Bu noktadan itiba­ren ya yeni bir mantra verilmeli ya da eski mantranın kullanıl­ması gerekiyorsa, yeniden şarj edilmelidir. 
 
Bütün bunlar meditasyon öğrettiklerini iddia eden günü­müzün ticari kökenli yerlerinde uygulanabiliyor mu? Bu konu­da da ciddi tereddütlerimizin olduğunu söylemek zorunda­yım...
Şimdi buraya kadar aktarmaya çalıştığımız bütün bu risk faktörlerinin 4/4 'lük halledildiğini bir an için düşünecek olur­sak bu sefer de başka bir meseleyle karşı karşıya geldiğimizi görürüz.
Diyelim ki; bütün şartları olumlu bir şekilde yerine getire­bildiniz. Uygun bir teknik tespit ettiniz, başınızda da bu işten-çok iyi anlayan uzmanlar var. Her şey halloldu mu?
Hayır...
Meditasyon çok eski devirlerden beri uygulanan kendini bilme çalışmalarındaki yöntemlerden sadece bir tanesidir diye bir tanımlama getirmiştiştik. Bu tanımlamayı kendi zihnimizde üretmedik. Bu tanımlamayla, eski batini çalışmaları birazcık dahi inceleyen hemen herkes karşılaşabilir. Tek başına uygu­landığında kaş yapayım derken göz çıkartmak her zaman için mümkündür.
Meditasyon yapan bir kimsenin dışardan tesir ve etki alma kapasitesi genişler. Yani daha teknik bir tabir kullanacak olur­sak "psişik kanalları" açılır. Ne demek istediğimi bu konuda çalışanlar gayet iyi anlıyorlardır. Zaten unutmayın ki meditas-yonda amaç kanalların açılmasıdır. Aksi taktirde meditasyonun asıl gayesi olan; insanı öz benliğiyle buluşturması mümkün olamaz.
İşte bu noktadan itibaren yine çok büyük bir başka tehlike çanlarının sesleri duyulmaya başlar. Açılan bu kapıdan çok farklı ve istenmeyen parazit enerjilerin girmesi her zaman için ihtimal dahilindedir.
Gene eski dönemlerden örnek vermemiz gerekecek... Es­kilerden örnek veriyorum... Çünkü meditasyon eskilerde kulla­nılan ve doğrusunu söylemek gerekirse, günümüzde çok fazla geçerliği kalmamış olan bir yöntemdir.
Geçmişteki tüm inisiyatik çalışmalarda öğretmen; öğrenci­lerinde meydana gelen gelişmeleri psişik olarak duyular dışı algılamalarıydı kontrol etmekteydiler... Bu denetlemeyi yapan öğretmen, öğrencilerini sürekli bu alanda da her hangi bir teh­likeyle karşılaşmaması için kontrol altında tutardı. Hatta medi-tasyonu sırasında onu dış tesirlerden koruyabilmek için manyetik alanı içine alırdı...
Peki bu anlamda bir kontrol, günümüz meditasyon öğreten ticarethanelerinde yapılabiliyor mu? Bu anlamda da ciddi soru işaretlerin mevcut olduğunu söylemek zorundayım...
Sayıları 100 civarında bulunan meditasyon tekniklerinden, ülkemizde en fazla bilineni ve en fazla duyulanı Transandantal Meditasyon denilen ve kısa adıyla TM olarak nitelendirilen bir tekniktir... Ve bu da mantraya dayalı bir tekniktir... Yukarıda anlatmaya çalıştığımız bütün bu risk faktörlerini ortadan kal­dırdığınıza inanıyorsanız mesele yok... Ama bize sorarsanız mesele çok...
Buraya kadar mantradan çok söz ettik. Mantrayı bu kadar etkin yapan şey nedir, diye düşünen okurlanrımızın olabilece­ğini dikkate alarak bu soruyu biraz açalım diyoruz... Bakalım altından neler çıkacak...
Mantranın gücü onun sesinde gizlidir... Diyelim ve ses­lerin bünyemiz üzerindeki etkilerini görelim...
SESLERİN MAJİK ETKİSİ
Her gün sürekli bir şekilde, çok farklı seslerle karşı karşı­ya geliyoruz...
Sabah bizi uyandıran çalar saatimizin sesinden, evden dı­şarı çıkıp okulumuza ya da iş yerimize gidinceye kadar kula­ğımıza gelen, insan seslerine, trafiğin o yoğun gürültüsüne varıncaya kadar; yine aynı şekilde iş yerimizde çalışırken, evi­mizde dinlenirken, radyo ve televizyondan gelen seslere kadar; günlük yaşantımızın hemen her anında çok çeşitli seslerle bir­likte yaşamımızı sürdürürüz...
Peki bu sesler, üzerimizde nasıl bir etki bulunmaktadır? Psikolojik ve fizyolojik olarak çevremizdeki seslerden nasıl et­kilenmekteyiz?
Seslerin yaşamımız üzerinde yapmış oldukları olumlu ve olumsuz etkileri günümüzde tüm açıklığıyla gözler önüne se­rilmiş durumdadır... Örneğin düzensiz sesler adını verdiğimiz "gürültüler"in bünyemizde önüne geçilmez tahribatlara sebebi­yet verdiği bilimsel olarak kanıtlanmıştır.
Peki bu olumsuz etkilerin haricinde sesten olumlu yönde yararlanabilmemiz mümkün müdür?
Evet...
Ses enerjisiyle bedeniniz üzerinde olumlu bir etki meydana getirebilirsiniz...
Her kelimenin ve her harfin kendisine has bir titreşimi ve buna bağlı olarak da kendisine has bir enerjisi vardır. Bu titre­şimlerin özellikleri belli bir kurala göre yan yana getirildiğin­de, bünyemiz üzerinde bazı değişiklikler yapüabilir.
Çok eskiden beri söylenen ve hepimizin duymuş olduğu bazı "Sihirli Sözcükler"le olağanüstü olayların gerçekleştirile­bileceği iddiasının kökeninde bu bilgi vardır. Belirli seslerin belirli enerjilerle yüklü bulunduğu bilgisi çok eski devirlerden beri bilinen bir gerçekti. Bugün yapılan en son araştırmalar, es­ki toplumları haklı çıkartmıştır. Bu gün sesin biyolojik ve psi­şik dengemizi bozabilen veya güçlendirebilen bir titreşime sa­hip olduğu bilinmektedir. Başta Hindistan olmak üzere, birçok eski toplumda "Sesle Tedavi" çok etkili bir yöntem olarak kullanılmaktaydı. 
 
  
 DUALAR... İLAHİLER... VE SESİN SİHİRLİ GÜCÜ
Tüm inanç sistemlerinde karşımıza çıkan dua ve ilahilerin kullanılış gayesi sesin meydana getirdiği etkilerden yararlana­bilmek içindir. Etnoloji ve Teozofi araştırmacıları bunu majik bir uygulama olarak ele alırlar. Ve adına "ses majisi" derler... Dünya üzerindeki en eskisinden en yenisine kadar bütün dini eğitim sistemleri bu bilgiyi kullanmışlardır.
İlahilerin, duaların, zikir ve mandaların ortaya çıkışları ve kullanılış sebepleri tamamen buna dayanır. Ancak bu bilgi günümüzde birçokları tarafından unutulduğu için ibadet Türkçe mi olsun, Arapça mı olsun tartışmaları sürüp gitmekte ve hiç kimse buna doğru dürüst bir açıklama getirememektedir. Yeri geldiği için hemen söyleyelim: Bu sizin ibadetten ne bek­lediğinize bağlıdır. Amacınız sadece inanan bir müslüman o-larak Allah'a kulluk etmek ve sonunda cennete gitmekle nok­talanacak bir süreci yaşamaksa, hiç merak etmeyin Türkçe de olsa, Arapça da olsa hiç farketmeyecektir!...
Ancak ibadetten anladığınız gerçek anlamda meditatif ve konsantratif bir çalışmaysa, işte o zaman sizin için çok şey farkedecektir kuşkusuz... O zaman siz zaten dua ve ibadeti çok daha farklı bir yapıda ele alacak ve metafizik bir anlayışla farklı bir dünyanın kapılarını açacaksınız...
Daha ibadetin ne olduğu ve ne maksatla ibadet edildiği çoğunluk tarafından anlaşılamadığı için, bu tartışmalar da bir türlü yerli yerine oturtulamıyor. Bu tartışma içinde olanlar için söylüyorum: Önce ibadetin ne olduğu ve ne olmadığı anlaşılır­sa bu somlara daha gerçekçi cevaplar getirebilir...
Asıl konumuzdan fazla uzaklaşmamak için şimdilik bu konuyu burada bırakmak istiyorum... Fakat çok kısa bir süre sonra dinlerdeki yanlış anlaşılmalar ve yanlış uygulamalarla il­gili çıkartacağımız bir dizi kitapla bu ve buna benzer daha pekçok konuları sizlerle son derece açık bir şekilde tartışmaya 
 
başlayacağız... Şimdilik daha fazla konuşmayı sakıncalı bulu­yoruz.
SESLERİN GÜCÜNDEN SİZ DE YAYRARLANABİLİRSİNİZ...
Evinizin iyi hava alan bir odasında, kendi kendinize uygu­layabileceğiniz pratik bir metotla seslerin gücünden siz de yararlanabilirsiniz: Bu egzersizin temeli, ses enerjisinin bilinçli kullanımına dayanır. Şimdi aktaracağımız teknikle siz de bede­niniz üzerinde olumlu bir etki meydana getirebilirsiniz...
Evinizde rahatsız edilmeyeceğiniz, bir odada sırtınız dik duracak bir şekilde oturun. Günlük yaşamın üzerinize yükle­miş olduğu her türlü baskıyı o an için bir kenara bırakın... Dü­şüncelerinizi kendi haline bırakın. Nefes alma egzersizleriyle hafif bir gevşeme içine girin...
Bu aşamadan sonra derin bir nefes alarak 3'er defa olmak üzere, sırayla aşağıdaki harfleri nefesinizin sonuna kadar sesli bir şekilde söyleyiniz:
 
Size büyük bir enerji, denge, ahenk ve huzur sağlayacak olan bu metod, aynı zamanda iç organlarınıza gerçek anlamda bir masaj etkisinde de bulunacak ve fizyolojik bazı rahatsızlık­larınız üzerinde olumlu bir etki sağlayacaktır.
Şu anda sizlere aktarmaya çalıştığımız metod aynı zaman­da sesle tedavi tekniklerinden biridir. Hemen belirtelim, bu teknik yurtdışındaki birçok hekim tarafından tıp alanında, has­talarını tedavi etmek ve baskı altından kurtarmak için etkin bir   şekilde kullanılmaktadır.
Gelelim harflerin titreşimsel özelliklerine ve bünyemiz­de yapmış oldukları fonksiyonlara:
A sesi akciğerlerin üst kısmı üzerine ve beyine etki yapar. Bu Hristiyanlar'ın ruhani ayinlerinde bolca kullandıkları, hu­zur verici bir ses olarak bilinir.
E sesi boğaza, ses tellerine ve güçlenmesi için Troid üzeri­ne etki yapar. Her birisi arka arkaya üç defa çıkarılan bu ses­ler, ait olduğu dokular içinde, besleyici bir kan birikmesine se­bep olur.
OU sesi bütün karın organları üzerine etki yapar: Mide, karaciğer, karnın alt kısmı ve ince bağırsakların çalışmasını düzenlediği gibi, onların peklikten kurtulmalarına da yardımcı olur.
0 sesi ağır ve derin olarak çıkarıldığında, bütün göğüs ka­fesini titretir ve akciğerleri harekete getirir. Onun etkisi ince bağırsaklara ve eğer onu; sonuna kadar nefes vererek iyice çı­karırsanız, cinsel güç üzerinde de etki yapar. Psişik düzeyde iç huzuruna, geniş bir konsantrasyona sebep olur ve insana dina­mizm verir. Ona, ikinci bir ses ekleyerek, etkisin de arttırabilir­siniz: OM...
OM. Hindu yogileri tarafından kozmik ses olarak nitelen­dirilmiş bir sestir. Kafatası sinirlerini ve kubbesini titreştirir. Eğer bu sihirli ses üzerine iyice konsantre olunursa, zihinsel fonksiyonlarınızın hissedilir derecede berraklaştığını far-kedebilirsiniz.
1   bu serinin son sesidir. Uzun bir şekilde, hafifçe dudak­larda bir gülümseme meydana getirerek çıkarılması gereken 'T'sesini de üç kez tekrar ederek, bu seriyi bitiriniz... Sevinç verici ve parıltılı olan bu ses. burun, boğaz ve bronşlarda etki yapar. Onun. insana keyif verme meziyeti de vardır. Eğer ne­fes yollarınız kötü bir durumdaysalar. balgam sökücü bir etki   gösterir.
Seslerin tekrarını bitirdikten sonra dudaklarınızda daima bir gülümseme ile ve huzur içinde ayağa kalkacaksınız... Ken­dinizi gerçekten iyi bir durumda hissedeceksiniz. Bedeninizi yumuşatmak için, bir kaç jimlastik hareketi yapınız ve gidip elleriniz, yüzünüzü soğuk suyla yıkayınız...
Bu egzersizi sabahlan uyandığınızda veya günün herhan­gi bir saatinde uygulayabilirsiniz. Ve unutmayınız ki, sadece günlük tek bir pratik, gerçek bir sağlığa yol açar...
Bugün, seslerin biyolojik ve psişik dengemizi bozabilen veya güçlendirebilen bir titreşim olduğu bilinmektedir. Hin-duizm'de ses, yogolar kategorisinde yer alır ve çok etkili bir te­davi olarak kullanılırdı. Buna "Mantra Yoga" denirdi. Bazı özel ve belirli duaların okumalarıyla sesin kudreti ve etkisi harekete geçirilirdi.
Meditasyonlarda kullanılan mantraların kullanılış sebep­leri işte buna dayanır...
Yani "mantra"nın kullanılışı, kelimenin bu gizli gücünden, şuurlu bir şekilde yararlanmaktan başka bir şey değildir. Ancak başta söylediğimiz gibi Parapsikoloji'nin ortaya koymuş olduğu bilimsel bulgular ışığında, biz sizlere mantraya dayalı bir meditasyon çalışmasını önermiyoruz...
Bunun yerine yukarıdaki '"ses egzersizi"ni her gün düzenli olarak yapabilirsiniz. Ayrıca "Gevşeme Egzersizleri" size bu boşluğu doldurmanızda yeterli derecede yardımcı olacaktır...
PARAPSİKOLOJİ'NİN IŞIĞINDA
Böylelikle kitabımızda ele aldığımız konuların sonuna gel­miş bulunuyoruz...
Bu teknikleri uygulayarak kendi özelliklerinizden azami derecede yararlanabilirsiniz. Aynı zamanda yaşam içinde daha etkin ve daha başardı da olabilirsiniz...
Daha sağlıklı, daha dengeli bir bünyeye sahip olmak da yine sizin elinizde...
Sizde zaten varolan yetenekleri neden kullannıayasınız ki...
Yaklaşmakta olan yeni bir yüzyıl var... Orada bunlar çok işinize yarayacak...  
   
DERLEYEN...MÜŞERREF KÜDEN (KESFETKENDİNİ EDİTÖRÜ)
İletişim:[email protected]

Bir yorum

Cevapla

 
3+2 İşleminin Sonucu  
Yukarı Çık