-B-B-B-B-ATASÖZLERİ - DEYİMLER- ÖZLÜ SÖZLER - GÜZEL SÖZLER- VECİZELER - B-B-B-B

-B-B-B-B-ATASÖZLERİ - DEYİMLER- ÖZLÜ SÖZLER - GÜZEL SÖZLER- VECİZELER - B-B-B-B

                      -B-B-B-B-
ATASÖZLERİ - DEYİMLER- ÖZLÜ SÖZLER - GÜZEL SÖZLER- VECİZELER
                    - B-B-B-B-
  

KISALTMALAR
A: Atasözü.
D: Deyim.
Ö: Özlü söz. Vecize. G.S.: Güzel söz. S.G.: Söz grubu.

©    Baba ekmeği zindan ekmeği, koca ekmeği meydan ekmeği: [A] - Kadınlar için belli zamana kadar babasının evinde kalmak normaldir. O evin kurallarına uymak zorundadır. Bazı fedakârlıklara katlanacaktır. Evlendikten sonra kocası ile kendi evini kuracaktır. Kendi evinde kendi kurallarını kendisi koyacağı için daha rahat, daha huzurlu olacaktır.
©    Baba hindi gibi kabarmak : [D] - Ukalalık etmek, kendini bir şey sanarak çalım satmak. Üstünlük iddiasında bulunmak.
©    Baba koruk yer, oğlunun dişi kamaşır: [A] - Aile reisi olan babanın önceleri yaptığı kötü bir işin sıkıntısını oğlu çeker. Çocuğu çeker.
©    Babadan mal kalır, kemal kalmaz : [A] - Babası ölen kişiye babasının malları kalır. Ancak babasının iyiliği, olgunluğu, fazileti kalmaz. Çocuk bunları babası ölmeden öğrenmelidir. Öğrenmezse babası ne kadar mükemmel olursa olsun kendisi basit bir insan olmaktan öteye geçemez.
©    Babaları tutmak : [D] - Çok sinirlenip bağırıp çağırmak.
©    Babamın adı Hıdır, elinden gelen budur: [D] - Yeteneğim, gücüm bu kadardır. Bundan fazlasını yapmak elimden gelmez.
©    Babana rahmet: [D] - Yaptığın, söylediğin olumlu ve yerinde. Ben de öyle düşünüyorum.
©    Babanın adı turp, ananın adı şalgam. Sen nereden çıktın gülbeşeker: [Ö] - Annen, baban, ailen her şeyiyle belli. Sen onların ne olduklarını bilmez gibi görünüp kimi aldatıyorsun.
©    Babası ekşi elma (koruk) yer, oğlunun dişi kamaşır : [A] - Babasının kötü şöhreti oğlunu da kötü olarak etkiler.
©    Babası oğluna bir bağ bağışlamış, oğlu babasına bir salkım üzüm vermemiş : [A] - Aileler, çocukları için büyük çaba sarf ederler onların yetişmesi için fedakârlıklarda bulunurlar, ama evlâtlar babaları için küçük bir fedakârlık yapmaktan çekinirler.
©    Babası turp, anası şalgam : [S.G] - Babasının ve annesinin toplumdaki durumu belli. Durumları herkes tarafından biliniyor. Ahlâkta, kültürde, zenginlikte başarı sağlayamamış bir ailenin çocuğu.
©    Babasının canı için : [D] - Hayatta olmayan, ölmüş olan babayı iyiliklerle anmak için.
©    Babaya dayanma, kadına güvenme : [A] - Baba ne kadar zengin olsa da malı bir gün tükenir. Bunun için kişi babasına değil kendine güvenmelidir. Kadın ise kolay etkilenen varlık olduğu için verilen sırları bir başkasına aktarabilir. Bunun için kadına güvenip sır vermek doğru değildir.
©    Bab-ı Âli efendisi : [Ö] - Kibar, yumuşak huylu kimse. Bürokrat. Çelebi. Centilmen.
©    Baca eğri de olsa dumanı doğru çıkar: [A] - Yaradılış itibariyle iyi olan kişi en kötü ortamda bile olsı bu niteliğini kaybetmez.
©    Bacak kadar boyu var, türlü türlü huyu var : [D] Kendisi küçük ama pek çok değişik huyları var.
©    Bağ babadan, zeytin dededen kalır: [A] - Bağ zeytine göre daha çabuk yetişir. Kişi diktiği bağın ürülerini alabilir. Zeytin ise çok geç ürün verdiği için bugün ürün veren zeytin çok eskiden dikilmiş olmalıdır. Aile içinde köklü işler yapılmalıdır. Bu işlerin sonuçlarını yapanlar görmez ise de onlardan sonra gelenler görür; rahat eder. Bir konuda faydalı olmak için mutlak bizim sonuçlarını almamız şart değildir. Bizden sonrakilerin de faydalanacağı işler yapmak da faydalı ve başarılı olmaktır.
©    Bağ elemiş ki: Bak bana, bakayım sana : [A] - Kişi ürün veren tarlası veya bağıyla ne kadar çok meşgul olursa sonuçlar o kadar iyi olur. İyi ürün alır. İşine bütün gücüyle sarılan kimseler başarılı sonuçlar alırlar.
©    Bağa bak üzüm olsun, yemeğe yüzüm olsun : [A] -Bir şeyden yeter derecede verim alabilmek için ona gerekenden çok ilgi gösterilmeli, gerekli harcamalar da kesinti yapılmadan yapılmalıdır.
©    Bağın taşlısı, kadının saçlısı : [A] - Taşlı arazideki bağ iyi olur. Uzun saçlı kadın da güzel, sevimli ve gösterişlidir.
©    Bahşiş atın dişine bakılmaz : [A] - Belli bir harcama yapılmadan emek sarf edilmeden elde edilen malın, bazı yerleri kusurlu bile olsa üzerinde söz edilmez, eleştirilmez.
©    Bahtı kara : [D] - Talihi ters dönmüş. İşleri yolunda gitmeyen.
©    Bakan göze yasak olmaz : [A] - Herkesin gözü önünde meydana gelen olaylara herkes bakar. Bakma denemez. Önlenemez. Bunun içindir ki toplum karşısında yapılacak hareketlere dikkat etmek gerekmektedir.
©    Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur : [A] - En faydalı alet bile uzun süre bakımsız bırakılırsa çalışamaz duruma gelir. Verim almak istiyorsak kullandığımız her şeye dikkatle bakmalıyız. Bakımı zamanında yapılan aletler verimli olarak çalışabilirler. Kişinin sağlığı bile bunun örneğidir. Kendine bakmayan kişi hastalanır, zayıf düşer.
©    Baki kalan bu kubbede bir hoş seda imiş : [Ö] -Her kişi bir gün ölecektir. Kişinin öldükten sonra da iyiliklerle anılabilmesi için sağ olduğu zamanda kendini ölümsüzleştirecek iyilikler yapması lâzımdır.
©    Bakkal defteri gibi : [S.G] - Çok karışık, düzensiz, her şey birbiri içinde.
©    Baklayı ağzından çıkarmak : [D] - Büyük bir gizlilikle sakladığı bilgileri, sırları bir sebeple başkasına söylemek, söyleyivermek.
©    Bakmakla usta olunsa kediler kasap olurdu : [A] -Bir iş yalnızca görmekle öğrenilmez. Uygulamak öğrenmenin temel şartıdır. Denemeler kişi için en iyi öğreticidirler.
©    Bal alacak çiçeği bilmek : [D] - İstifade edilecek kaynakları bilmek. Yararı fazla şeyleri bilmek, ele geçirmeye çalışmak.
©    Bal demekle ağız tatlanmaz : [A] - Güzel sözler söylemekle güzel şeyler her zaman gerçekleşmez.
©    Bal dök yala : [D] - Her taraf temiz. Her taraf dikkat çekecek kadar temiz.
©    Bal ile kaymak yenir ama, her keseye göre değil : [A] - Maddî gücümüzü yaşantımıza uydurmak zorundayız. Eğer bu uyumu sağlayamazsak hayatımız sıkıntılar içinde geçer.
©    Bal olan yerde sinek de olur: [A] - Nerede iyi ve güzel bir şey varsa orada o güzel şeyden istifade etmek isteyen pek çok kimse bulunur.
©    Bal tutan parmağını yalar : [A] - Bazı kimselere önemli işler verilmiştir. Kişi bu işleri yaparken kendi çıkarını da düşünür. Görevini az da olsa kendi çıkarları için kullanır.
©    Bal yapmaz arı gibi : [S.G] - Bulunduğu yerde hiç durmadan amaçsız bir şekilde hareket eden. Hareketlerinin sonunda hiçbir sonuç çıkmayan.
©    Balcının bal tası var, oduncunun baltası: [A] - Toplumda birçok kişi birçok iş yapar. Bu işler yapılırken işin gereğine uygun olarak alet kullanmak gerekmektedir.
©    Balcıya pekmez satılmaz : [S.G] - Bir işte başarı kazanmış kişiye kendi işi öğretilmez. İşini çok iyi bilen kişiye, işini öğretmek büyük hatadır.
©    Balçığı duvara vur, tutarsa da hoş, tutmazsa da hoş : [A] - Kişi boş durmamalıdır. Kişiler boş duracaklarına faydası az olan işlerde de çalışabilirler. Bir işin faydası az, ama ziyanı da yoksa boş duracağımıza bu işi yapmak her zaman faydalıdır.
©    Baldırı çıplak : [D] - İşi gücü olmayan. Serseri. Sataşmak için bahane arayan.
©    Balık yağı gibi : [S.G] - Faydalı, fakat kullanımı zor olduğu için pek kullanılmayan.
©    Balık kavağa çıkınca : [D] - Gerçekleşmesi hiçbir zaman mümkün olmayan işler için söylenir.
©    Balık baştan kokar: [A] - Başta bulunanların, yönetenlerin iyi olmadığı topluluklarda yapılan her şey bozuk ve kötü olur.
©    Balın olsun, sinek Bağdat'tan gelir : [A] - İmkânları çok olan kimselerin etraflarında her zaman çıkarcı kişiler bulunur. Bunlar yakınlar da olur. Uzaktan da gelebilirler.
©    Balta değmedik ağaç (orman) olmaz : [A] - Kişinin hayatı tekdüze değildir. Sevinçli günleri kederli günler, onu yine sevinçli günler takip eder. Bunun içindir ki hayatında başına kötü işler, felâket gelmeyen kimse olamaz.
©    Baltayı taşa vurmak : [D] - Pot kırmak. Hiç farkında olmadan karşısındakini kıracak, üzecek sözler söylemek.
©    Bam teline basmak : [D] - Kişinin duyarlı olduğu konuda onu kızdıracak şekilde konuşmak.
©    Bana benden olur her ne olursa, başım rahat olur dilim durursa : [A] - Kişi ağzından çıkanı iyi bilmelidir. Rahat ve huzurlu bir yaşam istiyorsak konuşmalarımıza çok dikkat etmeliyiz.
©    Bana dokunmayan yılan bin yaşasın : [A] - Kişi nemelazımcı olmamalıdır. Kendisine zararı dokunma-sa bile toplum için zararı olan her konuda toplumun yanında olmalıdır. Belki bir zaman ziyan görmeyebilir. Gün gelir konu onu da ziyana sokar.
©    Bana gelinceye kadar sabah olur: [S.G] - Konu beni ilgilendirmez. Hiçbir şekilde de ilgilendirecek duruma gelmez. Gelmesi çok çok uzak bir ihtimaldir.
©    Bana göre hava hoş : [D] - Konu beni yakından ilgilendirmiyor. Nasıl olursa olsun.
©    Barut fıçısı : [D] - Silâhlı çatışmaya hazır durumdaki toplum. Her an olay çıkarabilecek sinirli kimselerin bulunduğu yer.
©    Barut ile ateş bir arada durmaz : [A] - Yan yana geldiğinde tehlike oluşturacak her şey ayrı tutulmalı, yanaştırılmamalıdır. Sonra olaylar kaçınılmaz olur.
©    Basireti bağlanmak : [D] - Gereken önlemleri almakta zorluk çekmek, hiç alamamak. İleriyi görememek. Yapacağı, söyleyeceği şeyleri bilip söyleyememek.
©    Baskın basanındır: [A] - Düşmanını gafil avlayıp önce hareket eden başarılı olur.
©    Baş açık yalın ayak : [S.G] - Maddî bakımdan çok fakir, etrafından yardım görmemiş zor durumda, fakirlik içinde.
©    Baş ağır gerek, kulak sağır : [A] - Kişi ağırbaşlı olmalıdır. İşittiği her dedikoduyu duymamalı veya duymamış gibi davranmalıdır.
©    Baş nereye giderse ayak oraya gider: [A] - Bir toplumda idareci, lider olan kişi ne yaparsa diğerleri de onu yaparlar, onun peşinden giderler.
©    Baş sağlığı, dünya varlığı : [A] - Kişinin sağlıklı olması bulunmaz nimetlerdendir. Sağlam kişi her işte başarılı olur. Bunun için de büyük Atatürk (sağlam kafa sağlam vücutta bulunur) demiştir.
©    Baş üstünde taşımak : [D] - Çok fazla değerli saymak. Saygılı davranmak.
©    Baş ütülemek : [D] - Dırdır ederek kişiyi huzursuz etmek. Çok konuşmak. Bıktıracak kadar çok konuşmak.
©    Baş yarılır börk içinde, kol kırılır yen içinde : [A] -Aile içinde veya yakın komşular arasında olanları başkalarına anlatmak doğru değildir. Çünkü bugün olan kırgınlıklar kısa sürede düzelebilir. Başkalarına ulaştırılan sırlar, bozulan ilişkilere yabancıların karışmasına neden olur ki düzeltilmesi çok zorlaşır.
©    Baş yastığı baş derdini bilmez : [A] - İnsanın derdi, sıkıntısı içindedir. En yakınları bile bunu bilip anlayamazlar.
©    Başa gelen çekilir: [A] - Elimizde olmayan nedenlerle başımıza gelen kötü olayları, felâketleri çekmekten başka çaremiz yoktur.
©    Başa kakmak : [D] - Kendisine yapılan bir iyiliği yüzüne vurmak.
©    Baş göz etmek : [D] - Evlendirmek. Yuvasını yapmak.
©    Başı ağrımak : [D] - Pek ilgisi olmayan bir işten sorumlu olarak görülmek.
©    Başı bacadan aşmak : [D] - Bulunduğu yerde büyük kabul edilmek. Kendisi büyük olmadığı hâlde başkaları tarafından büyük olarak görülmek.
©    Başı dara düşmek : [D] - Zor durumda kalmak. Sıkıntıda olmak.
©    Başı doğrulmak : [D] - Sıkıntılı durumdan kurtulmak, rahata, mutluluğa kavuşmak.
©    Başı dumanlı : [D] - Herhangi bir nedenle (içki, aşk vb.) sarhoş durumda olmak. Üst taraflarını sis kaplamak. (Dağlar için)
©    Başı göğe ermek : [D] - Büyük bir istekle arzuladığı şeyi elde edip sevinmek. Elde edilmesi çok zor bir şeyi elde ettiği için gururlu ve şaşkın durumda olmak.
©    Başı gözü sadakası : [D] - İleride karşılaşılabilecek felâketler için önceden sadaka vermek. Yoksullara yardım etmek.
©    Başı nara yanmak : [D] - İstemediği hâlde bir başkası için zarara uğramak, zarar görmek.
©    Başını acemi berbere teslim eden cebinden pamuğu eksik etmez : [A] - İşlerini deneyimsiz kişilere yaptıranlar, işlerinin idaresini deneyimsiz kişilere verenler bu kimselerin yaratacağı zararları çekmeye, sıkıntılara katlanmaya hazır olmalıdırlar.
©    Başını dinlemek : [D] - Dinlenmek. Gürültüden uzak kalarak vakit geçirmek.
©    Başına buyruk : [D] - Dilediğini, dilediği gibi yapan, kimseden izin almak gereğini duymayan.
©    Başına çorap örmek : [D] - Bir kimseyi ona belli etmeden zor duruma düşürmek. Felâkete sürüklemek.
©    Başına devlet kuşu konmak : [D] - Ummadığı bir zamanda büyük bir imkâna kavuşmak. Büyük bir nimet elde etmek.
©    Başına kaynar sular dökülmek : [D] - Utanılacak bir durum karşısında kalıp sıkıntıdan vücudunu ter kaplamak, ter basmak.
©    Başında kavak yelleri esmek : [D] - Olmayacak şeylerle vakit öldürmek. Sorumsuzca düşünüp hareket etmek.
©    Başından büyük halt etmek : [D] - Kıvıramayacağı, beceremeyeceği bir işe başlayıp sonunda kötü duruma düşmek.
©    Başını bağlamak : [D] - Bir kimseyi nişanlamak veya evlendirmek.
©    Başını boş bırakmamak : [D] - Bir kişiyi veya işi kontrolsuz, denetimsiz bir hâlde bırakmamak, göz altında tutmak.
©    Başını taştan taşa vurmak : [D] - Bir fırsatı kaçırdığı için çok üzülmek, çok pişman duruma düşmek, perişan hâle gelmek.
©    Batıl fikirler: [D] - İnanılması mümkün olmayan, boş dayanaksız fikirler.
©    Bayrak açmak : [D] - Etrafında bulunan kimseleri bir amaçta, bir ülküde toplamak.
©    Bayrakları açmak : [D] - Terbiyesizce davranışlarda bulunup bağırıp, çağırmak.
©    Bayrak olmak : [D] - Sembolleşmek. Önder olmak. Örnek alınacak olmak.
©    Bayram eti ile it tavlanmaz : [A] - Ele geçen fırsatlar-1 la önemli bir işi, bir konuyu geliştirip büyütmek mümkün değildir. Fırsatlar ne kadar iyi olursa olsun devamlılığı olmadığı zaman sürekli bir iş yapılamaz.
©    Bedava sirke baldan tatlıdır : [A] - Para verilmeden elde edilen, emeksiz elde edilen şeyler (nimetler) kişinin çok hoşuna gider. Ancak alışkanlık hâline getirilirse kötü bir huy edinilmiş olur.
©    Beden eğitimi : [S.G.] - Jimnastik. Kültürfizik. Vücudun geliştirilmesi, zinde tutulması için yapılan uygulama çalışmaları.
©    Beğenmeyen küçük kızını vermesin : [D] - Yaptıklarımın etrafımdakiler tarafından beğenilip beğenilmemesi umurumda değil.
©    Bekârlık maskaralıktır : [A] - Bekâr olan kimse bakımlı değildir. Bir kadının titizliğini yansıtmaz. Bakımsız, pis ve dağınık olduğu için genellikle alay konusu olur.
©    Bekârlık sultanlıktır : [A] - Sorumluluk kabul etmeyen, aile sorumluluğunu yüklenmekten kaçan kimseler için bekârlık zor bulunur bir mutluluktur. Rahatlıktır.
©    Belâ aramak : [D] - Ona buna çatarak problem çıkarmak. Fena olaylar yaratmak.
©    Beleş (bedava) atın dişine bakılmaz : [A] - Belli bir emek veya para vermeden elde edilen her şey iyi olmasa da güzel olarak kabul edilir.
©    Ben ağa, sen ağa, bu ineği kim sağa : [S.G] - Bir toplumda her kişi çok üstün ve değerli olduğunu savunursa, toplum için yararı olacak işleri yapan kimse kalmayacaktır. Bu da o toplumun bir tarafının yarım kalmasına neden olacaktır.
©    Ben derim bayram haftası, o anlar mangal tahtası : [D] - Kendisine söylenen sözleri anlamadığı gibi devamlı yanlış yorumlar yapıyor.
©    Ben sana hayran, sen cama tırman : [D] - Biri diğerini çok sevip istiyor ama ötekinin bundan hiç de haberi yok.
©    Ben yiyemedim, bari sen ye : [S.G] - Benim yararlanamadığım, yararlanmakta geç kaldığım bu nimetlerden sen yararlan, sizler yararlanınız.
©    Beni sokmayan yılan bin yaşasın : [A] - Bizzat bana zarar vermeyen, fakat başkasına zarar veren şeyleri engellemek benim için gereksizdir. Başkalarının ziyanı beni etkilemez. Onun için bu tip ziyan veren kişilere dokunmak doğru değildir.
©    Benzi atmak : [D] - Heyecan veya korku nedeniyle yüzün sararması. Korkmak.
©    Benzi kül gibi olmak : [D] - Bir etki nedeniyle çok korkmak, heyecanlanmak. Yüzün sararması, kişinin korkması heyecanlanması.
©    Berbere sormuşlar, tıraşım ak mı kara mı? Önüne düşünce görürsün demiş : [Ö] - Davranışlarımızın sonuçları bizi memnun eder veya etmez durumda olabilir. Bunlar bir gün muhakkak karşımıza çıkarlar ve bizi etkilerler.
©    Bereket versin : [D] - Tanrı sizlere bol gelirler ihsan etsin. (Genelde satıcılar alıcıya söyler.)
©    Besle kargayı oysun gözünü : [A] - Yakınlık gösterip korunulan kıymet bilmez kişiler kendilerine iyilik yapan kişilere fenalık yapmaktan çekinmeyecek karakterdedirler.
©    Beslemeden kadın, gül ağacından odun olmaz : [A] - Gül narin ve kıymetli bir bitkidir. En kalın yerinden bile odun olmaz. Yakılsa da odun değerinde değildir. Besleme ise onun bunun terbiyesinde büyüdüğü için ev kadınlığını bilemez, bunun içindir ki ev kadını olması zordur. Mümkün değildir.
©    Beş parmak bir değildir: (Beş parmağın beşi bir olmamak) : [A] - Gerek bir aile içinde gerekse bir toplulukta beraber bulunanların arasında zekâ, davranış, yetenek, yaradılış yönünden ayrım bulunur.
©    Beylik çeşmeden su içme : [A] - Devlet ile olan ilişkilerde daima ölçülü davranmalıdır. Hükümetin kişiyi ne zaman zor duruma düşüreceği, akla hayale gelmeyen bir problem ile karşılaştıracağı hiç belli olmaz.
©    Beylik vermekle, yiğitlik vurmakla : [A] - Bey kişi soylu ve zengindir. Zenginliğinin belirtisi de etrafında bulunanlara, yoksullara yardım ile belli olur. Yiğit kişi de atılgan kişidir. Hareketli, gözünü budaktan sakınmaz durumda olmalıdır ki onun da yiğitliği belli olsun.
©    Beyninden vurulmuşa dönmek : [D] - Çok üzücü ve sıkıcı bir durumla karşılaşıp düşünce yeteneğini kaybeder gibi olmak. Şaşkınlık içinde kalıp mantıklı hareket edememek.
©    Bez alırsan Musul'dan, kız alırsan asilden : [A] -Alış verişte, alacağımız şeyleri aldığımız yeri bilerek ve güvenerek almak gerekir. Musul bezi iyi; soylu yerden alınan kızın terbiyesi de üstün olur. Namus ve şerefine güvenilir.
©    Bıçak yarası geçer, dil yarası geçmez : [A] - Bıçağın açtığı yara ne kadar derin olursa olsun belli bir zaman sonra iyileşir. Ama sözlerimizle karşımızdakinin gönlünde oluşturduğumuz üzüntü, kin ve kırgınlığı düzeltmenin imkânı yoktur. Ayrıca düşünmeden söylediğimiz sözlerin başkaları üzerinde açtığı maddî ve manevî ziyanları da karşılamamız mümkün değildir.
©    Bırak sarhoşu kendi yıkılsın : [Ö] - Kişi başkalarına sormadan birçok problem yaratır. Hatta başkalarına sorup da (başkalarının yapma) dedikleri işleri inadına yapar. Böyle inatçı kişilere yardım etmek yararlı değildir. Problemleri ile baş başa bırakılmalıdırlar ki sıkıntı çekip ders alsınlar ve bir daha bu işlere girişmesinler.
©    Bilen bilir, bilmeyen aslı var sanır : [A] - Bir kişinin kişiliğine yakışmayan davranışları ona yakıştırarak dedikodu yapanlar vardır. Bu dedikoduların aslı olmadığını o kimseyi tanıyanlar bilir, ama tanımayanlar bu hareketleri o kişinin yaptığını zannederek o kimse hakkında kötü konuşurlar. Kötü davranırlar. Bunun için dünyada en kötü şey yalancılık ve iftiracılıktır.
©    Bilen ile bilmeyen bir olmaz : [Ö] - Bilgili kişi karşılaştığı konularda bilgisine dayanarak doğru kararlar verir. Hem kendi için hem de etrafındakiler için faydalı uygulamalar yapar. Bilmeyen cahil kişi ise içgüdüsüne göre hareket ettiği için ne zaman ne yapacağını bilemez. Karşılaştığı konulara sağlıklı çözümler getiremez, problemlerini çözemediği gibi yeni problemler de yaratır. Kendine ve etrafındaki-lerin ziyanına sebep olur. Onun içindir ki bilen kişi bilmeyenden daima üstündür.
©    Bilgi sunmak : [S.G] - Yabancı olunan konularda bilgilendirmek. Karşısındakini gerekli bilgiyi sunarak aydınlatmak.
©    Bilimden güç almak : [S.G] - Bilginin kişiye verdiği güvene, mutluluğa, inanca güvenmek. Bu nedenlerle kendine güvenmek, güveni artmak.
©    Bilimin aydınlığı : [S.G] . Bilginin kişiye doğru yolu göstermesi. Kişinin bilgi sayesinde tutarlı, bilinçli hareket etmesi, doğruyu şaşmaz bir şekilde arayıp bulması. Doğru düşünüp doğru karar verebilmesi.
©    Bilimsel kimlik : [S.G] - Bir kişinin verdiği derslerle, yazdığı kitaplarla, eserlerle bir veya daha çok konuda bildiklerini ortaya koyup kanıtlaması. Geniş kitleler tarafından bu yolla tanınması.
©    Bilinmedik aş, ya karın ağrıtır ya baş : [A] - Bilmediğimiz, yararına kesin olarak inanmadığımız şeyleri yemek çok kere ziyan verebilir. Bunun için bildiğimiz besinleri yemek, bildiğimiz işleri yapmak daha yararlıdır.
©    Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp : [A] - Toplumlarda insanların her şeyi bilmelerine imkân yoktur. Her şeyi bilmemek bunun içindir ki kusur veya eksiklik olarak kabul edilmez. Ancak bir konuyu öğrenmeden ve önceden bilgi sahibi olmadan yapmaya kalkışmak hatalıdır. Bunun için gayret göstermemek hatadır. Bu hatalara düşecek olursak zararlı veya yanlış işler yapmak zorunda kalırız. Bundan dolayı akıllı kişiler bilmediklerini sorar, öğrenir, hata yapmak durumunda kalmazlar.
©    Bin bir ayak üstüne : [D] - Büyük bir insan kalabalığı. Bütünü ayakta bulunan insan kalabalığı, topluluğu.
©    Bin dereden su getirmek : [D] - Aldatabilmek için dolambaçlı sözler söylemek, böylesine çaba göstermek.
©    Bin dost az, bir düşman çok : [A] - Dost kişinin iyiliğini ister, ne kadar çok olursa o kadar iyidir. Ancak dost kişinin iyiliğini istediği için eksikliklerine bakmaz. Oysaki bir düşman kişinin eksik, yarım ve hücum edilecek taraflarını arar. Bulduğu anda da hiç umulmayan bir şekilde ve zamanda hücum edip büyük zarar verebilir. Bunun içindir ki bir düşmanın varlığı tehlikelidir.
©    Bin işçi, bir başçı : [A] - Bir işin başında o işi bilen, o işten anlayan bir yönetici bulunmazsa o iş başarılı olmaz, yürümez.
©    Bin nasihatten, bir musibet yeğdir : [A] - Kişiyi her zaman nasihat ile doğru yola getirmek mümkün değildir. Sözler kişilerin üzerinde fazlaca ve istenildiği gibi tesir etmez. Kişi bunları dinlemektense yanlış yolunda devam eder. Ancak devam ettiği yolda başına bir felâket gelirse o zaman yanlış yolda olduğunu çok çabuk anlar. Pek çok nasihatin yerine getiremediği olayı bir felâket sağlar.
©    Bin tasa bir borç ödemez : [A] - Kişi problemlerini üzülerek, sıkılarak ortadan kaldıramaz. Derdi sıkıntısı ne ise o konuda çalışmalı, gayret gösterilmelidir ki kişi dertlerinden, sıkıntılarından, borçlarından kurtulabilsin.
©    Binin yarısı beş yüz, o da bizde yok : [D] - Bir konu etrafında çok ve uzun boylu düşünmeye gerek yoktur. Gerektiği kadar düşünüp karar verip uygulamalıdır. (Genelde şaka için söylenir.)
©    Bir acı kahvenin bin yıl hatırı vardır: [A] - En küçük iyilikler bile unutulmamalı günü geldiğinde yapana veya başkasına iyilikle cevap vermelidir. Böyle yapılırsa iyilik edenler çoğalır, insanlar arası yakınlaşma ve huzur artar.
©    Bir ağaçta gül de biter diken de : [A] - Bir aileden iyi kimseler de çıkar, ailenin şanına uygun olmayan hareket edenler de çıkar. İyi olmayan kimseler de çıkabilir.
©    Bir alan pişman, bir almayan : [D] - Çok gösterişli şeyler için kullanılır. O kadar albenisi var ki insan hemen almak ihtiyacını duyuyor. Ama alınca da öyle yararlı işe yarar bir şey olmadığı hemen anlaşılıyor.
©    Bir ayağı çukurda olmak : [D] - Yaşlı, ölümü yakın olmak.
©    Bir ayak üstünde bin yalan söylemek : [D] - Çok kısa zamanda, fazla uzatılmayan konuşma sırasında çok yalan söylemek, gerçek olmayan sözler söylemek.
©    Bir baba dokuz evlât besler, dokuz evlât bir babayı besleyemez : [A] - Babalar ne kadar çok evlâtları olsa onlara bakıp besler, büyütürler. Ama evlâtlar büyüyüp para kazanmaya başlayınca ihtiyar babalarını birbirlerine devrederler, baba da açıkta bakımsız kalır çok defa.
©    Bir bardak su içmek kadar kolay : [S.G] - Çok kolay. Herkesin yapacağı kadar kolay.
©    Bir bardak suda fırtına koparmak : [D] - Önemsiz bir konuyu gereğinden fazla büyüterek problem hâline getirmek. Küçük bir olayı, sorunu gürültü yaparak büyük bir olay hâline getirmek.
©    Bit yeniği : [D] - İyi sağlam görünmesine karşılık bir işte hileli, uygunsuz tarafın olması.
©    Bir çiçekle yaz olmaz : [A] - Küçük bir güzellikle büyük bir sonuca erişilmez. Çalışmalarımızda takip ettiğimiz yol iyi sonuçlar verse de daha iyisini yapabilecek yöntemleri denemekte yarar vardır. Çünkü iyi sandığımız ve bizi mutlu eden yoldan daha gelişmiş yol ve yöntemler vardır. Bunları bilmek, aramak, bulmak yararlıdır.
©    Bir çöplükte iki horoz ötmez : [D] - Bir toplumun yönetiminde iki lider olmaz. İki liderle yönetilen toplumlarda anlaşmazlık çokça olur. Topluluk da ileriye giden bir toplum olmaktan çıkar, huzursuz bir toplum hâline gelir.
©    Bir çuval inciri berbat etmek : [D] - İyi giden bir işi daha iyi yapacağım derken daha kötü hâle getirmek, bozmak.
©    Bir deli kuyuya taş atmış, kırk akıllı çıkaramamış : [A] Bazı kişiler kimi vakit öyle münasebetsiz işler yaparlar ki, kırk akıllı bir araya gelse, düşünse, üzerinde çalışsa bu işi düzeltemez.
©    Bir deri bir kemik : [D] - Pek çok zayıf, bir bakışta çok zayıf olduğu hemen belli. Kupkuru.
©    Bir dikili ağacı olmamak : [D] - Hiç malı bulunmamak.
©    Bir dirhem et bin ayıp örter : [A] - Çok zayıf olmak iyi değildir. Kişiyi çirkin gösterir. Biraz şişman olmak ise kişiyi güzel ve alımlı gösterir.
©    Bir dudağı yerde bir dudağı gökte : [D] - Çok çirkin, korkunç. Masal canavarı gibi.
©    Bir eli yağda bir eli balda olmak : [D] - Bolluk ve bereket içinde olmak, mutluluk içinde olmak.
©    Bir elin nesi var, iki elin sesi var: [A] - Büyük işlerin başarı ile bitirilebilmesi için, kişilerin beraberce hareket etmeleri gereklidir. Bir kişiye yapılan haksızlık için de aynı yöntem uygulanmalıdır. Kötülük yapan kişi kuvvetli olabilir. Ama kötülüğe uğrayan kişinin etrafında diğerleri de birleşirse, onunla birlikte saldırgana karşı koyarsa toplumda saldırgan zorbalar ve zorbalık gelişemez. Bu da toplumun beraberce kazandığı zafer olur.
©    Bir felâket bin nasihatten yeğdir: [A] - Kişi kendisine yapılan nasihatlerden genellikle etkilenmez. Ama ihmalinden dolayı bir büyük zarara uğrarsa onu bir daha unutamaz. Ondan sonra hareketlerini etkilendiği felâketi dikkate alarak yapar, ayarlar.
©    Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır : [A] - Küçük dostlukların bile unutulmaması gereklidir. Başkalarından gördüğümüz küçük iyilikleri de unutmamak gerekmektedir.
©    Bir günlük beylik beyliktir : [A] - Etrafındakilerden üstün ve güçlü duruma gelmek, emretmek güzel şeydir. Bu üstünlüğün süresi çok kısa olsa bile yine de istenilir. Tercih edilir.
©    Bir içim su : [D] - Çok güzel, alımlı, etrafını etkileyen kadın.
©    Bir insanı tanımak için ya alış veriş etmeli, ya yola gitmeli : [A] - İnsanlar alış veriş ve yolculukta içyüzlerini pek saklayamazlar. Bunun içindir ki kişinin gerçek yüzünü anlamak için onunla yolculuk etmek veya alış verişe gitmek gereklidir.
©    Bir kaşık suda boğmak : [D] - Kişinin elinden gelebilse karşısındakine en kısa zamanda en büyük kötülüğü etmeyi istemek.
©    Bir koltuğa iki karpuz sığmaz : [A] - Önemli işleri birer birer yapmakta yarar vardır. Hepsi birden yapılmak istenirse başarılı olmak zordur.
©    Bir Köroğlu bir Ayvaz : [D] - Hiç kimse yok, kalmamış. Bir kadın bir de kocası.
©    Bir kötünün yedi mahalleye zararı vardır : [A] - Kötü kişilerin yaptıkları yalnızca kendilerini etkilemez. Ailesini, yakın çevresini, hatta mahallesini ve kentini de etkiler. Ahlâksız bir kişi, ailesi, mahallesi hatta çevresi için de yüz karasıdır.
©    Bir kulağından girip öteki kulağından çıkmak : [D] -Kendisine söylenen sözlere, verilen nasihatlere kulak asmamak, önem verip dinlememek, dikkate almamak.
©    Bir mıh bir nal kurtarır, bir nal bir at kurtarır : [A] -Her küçük şeyin kendine göre bir önemi vardır, bunu iyi bilip küçüktür diyerek önemsememek doğru değildir. Bir vidası eksik olan makine önce sallanarak çalışmaya başlar, kısa sürede yalama olup çalışamaz hâle gelir. Buna bağlı olarak çalışan bütün makineler de durur. Fabrika durur, üretim durur.
©    Bir musibet bin nasihatten yeğdir: [A] - Bir kişi yanlış yolda ise başına gelen birçok olay ile ilgili nasihatler fayda vermez. Başına gelen bir kötü iş, bir yıkım onun aklını başına getirir. Doğru yola gelir.
©    Bir nalına bir mıhına : [D] - (Hem nalına hem mıhına) Bir olayda her iki yanı da desteklemek, taraftar gözükmek.
©    Bir pire için yorgan yakılmaz : [A] - Küçük bir zararı, küçük bir yanlışı önlemek için büyük zarara, büyük yanlışlara girmek doğru değildir.
©    Bir pul etmemek : [D] - Çok değersiz olmak. Hiç önem verilmemek.
©    Bir pula satmak : [D] - Küçümsemek. Bir kimseyi küçük bir çıkar için harcamak, feda etmek.
©    Bir sıçrarsın çekirge, iki sıçrarsın çekirge, üçüncüsünde geçersin ele : [A] - Suçlu olan kimseler birkaç defa yakalanmayabilirler. Ama bu böyle sürüp gitmez. Günün birinde mutlak yakalanıp bütün yaptıklarının cezasını çekerler.
©    Bir söyle iki işit : [A] - Kişi durmadan, düşünmeden konuştukça fazla hata yapar. Çok konuşmaktansa çok dinlemek iyidir. (Arsız, terbiyesiz kimseler için kullanılır. Her söze altta kalmamak için yanlış da olsa cevap vermeye çalışırlar.)
©    Bir sözünü iki etmemek : [D] - Karşısındakinin her dileğini tekrarlattırmadan yerine getirmek.
©    Bir şeyin önüne bakma sonuna bak : [A] - İyi başlanılan bir iş hemen iyi sonuç vermeyebilir. Sonuç iyi değil diye vazgeçmek doğru değildir. İyi başlanılan işi devam ettirmek gereklidir. Baş tarafı iyi sonuç vermese bile sonunda mutlaka iyi sonuçlar verecektir. Bunun için başlanılan işi sonuna kadar devam ettirmelidir. İşin engelleri neyse onlar kaldırılırsa iş doğru yolda ilerler.
©    Bir tahtası eksik olmak : [D] - Dengesiz olmak. Deli olmak. Budala, aptal.
©    Bir taşla iki kuş vurmak : [D] - Bir işe girişip birden fazla faydalı sonuç elde etmek. Bir girişimde iki işi birden sonuca bağlamak.
©    Bir tutam ot deveye hendek atlatır : [A] - Küçük bir çıkar için bazı kimseler çok tehlikeli işlere girişirler. Hiç gerekli olmayan işler yaparlar.
©    Bir yemem diyenden kork, bir oturmam diyenden : [A] - Bir toplulukta «yemem» diyerek sofraya oturmaya nazlanan kimse, herkesten çok yer. Oturmam, «Şimdi kalkacağım,» diyen de herkesten çok oturur.
©    Biri eşikte biri beşikte olmak : [S.G] - Çok çocuğu olmak. Hem çok çocuğu olmak, hem de bakımında zorluk duymak, sıkıntı çekmek.
©    Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar: [A] - Toplumlarda gelir dengesi iyi ayarlanmalıdır. Gelirleri yüksek olanlar fakirleri düşünmeli ve gözetmelidir. İnsanların yardım duygusu her zaman etkin olmalıdır. Bunlar yapılmazsa toplumlarda sosyal patlamalar olur. Toplumun dengesi bozulur.
©    Biti kanlanmak : [D] - Durumu zayıf iken, yoksul iken zengin duruma gelmek. Çok para kazanmaya başlamak.
©    Bitli baklanın kör alıcısı bulunur : [A] - En değersiz sayıp attığımız malları da değerli bulup alan kişiler her zaman bulunur. Bizim değersiz bulduklarımızın kendine ait değeri bulunabilir.
©    Bize göre hava hoş : [Ö] - Bu konu bizi yakından ilgilendirmiyor.
©    Boğaz dokuz bölümdür : [A] - Söyleyeceğimiz bir sözü çok düşünüp, tarttıktan sonra söylemeliyiz. Düşünmeden, sözünün nereye gittiğini hesap etmeden konuşan kimselerin başı dertten kurtulmaz; sevilmeyen kimseler olarak tanınırlar.
©    Boğaz tokluğuna çalışmak : [D] - Karnının doyurulmasına karşılık çalışmak, ayrıca para veya maddî bir şey almamak, almadan çalışmak.
©    Bol bol yiyen, bel bel bakar : [A] - Zamanında kazandığını hesapsız harcayan kimse, kazanamadığı zaman zorluk içinde kıvranır.
©    Borcun yoksa kefil, vaktin çoksa şahit ol: [A] - Çok kere borçlu borcunu vaktinde ödemediği için kefil olan kişi öder. Bu hem sıkıntı hem külfettir. Şahitlik ise pek çok zaman kaybına sebep olur. Git gel sürer gider. Bundan dolayıdır ki mecbur olmadıkça kefil ve şahit olmak doğru değildir.
©    Borç bini aşmak : [D] - Borç çok fazlalaşmak. Borcun altından kalkılmaz duruma gelmek.
©    Borç gırtlağında olmak : [D] - Çok borcu olmak. Ödeyemeyeceği kadar borca girmek.
©    Borç ödemekle, yol yürümekle tükenir : [A] - Borç kendi kendine tükenmez, azar azar da olsa ödemek gereklidir. Uzun bir yol da yavaş da olsa yürümekle sonuçlandırılır. Bunun için bir işi sonuçlandırmak için az da olsa zamanında ve devamlı çalışmak gerekmektedir.
©    Borç yiyen kesesinden yer: [A] - Peşin para vermeden bir mal alınabilir, ama bunun bedeli bir gün gelecek belki de fazlasıyla ödenmek zorunluluğunda kalınacaktır.
©    Borçlu ölmez benzi sararır: [A] - Borç kişiyi belki öldürmez, ama ona çok zor durumlar yaşatır. Kişiyi üzer, etrafındakiler yanında küçük düşmesine neden olur.
©    Borçtan korkan kapısını geniş açmaz : [A] - Borç etmek, zor durumda kalmak istemeyen kişiler harcamalarını kendi kazancına göre ayarlamak zorundadır.
©    Bostan korkuluğu : [D] - Bir işin başında bulunup önemli bir mevkii olduğu hâlde kimseye sözünü dinletemeyen, eline aldığı işi yapamayan emir verip iş yaptıramayan; görevini başkalarının eline bırakıp göstermelik hâle gelmiş olan kimse.
©    Boş çuval ayakta durmaz : [A] - Bilgisi ve görgüsü, başında bulunulan işe yeterli olmayan kişi o işte başarılı olamaz. Bunun için başına geçmek istenilen iş ne ise onun hakkında bilgi sahibi olmak gerekir. Gerçekçi olmayan, sağlam bir temele dayanamayan bir işi, çok gayret harcasak da yürütmemiz mümkün değildir. Boş gezenin boş kalfası : [D] - İşi olmayan, aylak
©    aylak gezen.
©    Boş gezmekten bedava çalışmak yeğdir: [A] - Boş gezmek, çalışmamak insanı tembelliğe alıştırır. Etrafındaki kimselerin kişi hakkında kötü kanılar kazanmasını sağlar. Çalışmak ise bir çıkar karşılığında olmasa da kişinin yeteneğini artırır, etrafında saygınlık kazanmasına yol açar. Boş düşmek : [D] - Din kuralları ile yapılmış evlenme akdinde (nikâhta) kadının boşanmış sayılması. Boşanmış olmak.
©    Boşa koydum dolmadı, doluya koydum almadı : [D] - Bu iş için bir çözüm yolu bulamadım anlamında kullanılır. Bir konu üzerinde çok düşünülse de bir çözüm yolu bulunamıyor.
©    Boşboğazı ateşe atmışlar, odun yaş diye bağırmış : [A] - Her aklına geldiğini söyleyen, geveze ve münasebetsiz kişiler toplum içinde sevilmezler. Çünkü her konuda, bilsinler bilmesinler etrafındakileri bıktıracak kadar uzun ve sıkıcı konuşurlar. Boy ölçüşmek : [D] - Bir kişinin kendisinden yukarıda bulunan kimselerden geride bulunmadığını davranışlarıyla göstermeye çalışması.
©    Boyacı küpü değil ki hemen daldırıp çıkarasın : [Ö]
-    Bir işi her istenildiği anda yapmak mümkün değildir. Acele ele alınıp sonuca ulaştırılmaya çalışılması istenen işler için kullanılır.
©    Boynu bükük : [D] - Yalnız, kimsesi kalmamış, zor ve acınacak durumda olan.
©    Boynun kıldan ince olması : [D] - Adaletin veya adil davranan kişinin vereceği her türlü cezaya razı olunması.
©    Boynuz isterken kulaktan olmak : [D] - Daha iyi şeyler isterken elindekini de kaybedip zor durumda kalmak.
©    Boyu uzun aklı kısa : [Ö] - Fizikî görünüşü göz dolduracak kadar iyi ve gösterişli olduğu hâlde davranışları kendinden çok küçük bir çocuğunki gibi olan.
©    Boynuz kulaktan sonra çıkar, ama, kulağı geçer : [A] - Bir konu üzerinde çalışan kimselerden yetenekli olanlar, konuya sonradan girdikleri hâlde daha öncekileri geçerler, geride bırakırlar.
©    Boyu uzun beyni boş, tut kulağından çifte koş : [Ö]
-    Fizikî görünüşü çok gösterişli olduğu hâlde kafası çalışmayan, hiçbir işe yaramayan, ancak kaba ve güç isteyen işlerde kullanılabilir kimseler için kullanılır.
©    Boyun eğmek : [D] - Kendisinden güçlü olanın emrine, hâkimiyetine girmek.
©    Boyunun ölçüsünü almak : [D] - Kişinin yapacağına inanıp giriştiği işte başarılı olamaması. Bu nedenle yeteneğinin olmadığına kanaat getirmesi.
©    Boz atın yanında duran, ya huyundan ya tüyünden: [A] - Kişi yakın ilişkisi olduğu çevre ve kişilerin etkisinde kalır. Onların huy ve davranışlarını benimser. Bunun içindir ki çevremizdeki kişileri iyi seçmek mecburiyetindeyiz.
©    Böyle baş, böyle tıraş : [A] - Toplumda her kişiye, kişinin durumuna göre davranılır. Kişinin davranışı neyse, o davranışa uygun cevap verilir.
©    Böyle gelmiş böyle gider: [A] - Asırlardan beri süregelmiş hareketleri değiştirmek mümkün değildir. Bazı olayların tekrarlanmamasını istesek de değiştiremeyiz.
©    Bu abdestle çok namaz kılınır : [D] - Kişinin başından geçen bir olaydan aldığı ders çok uzun sürer, kişi kendisini ve davranışını bu etkiden, tecrübeden zor kurtarır.
©    Bu bir demir leblebidir ki yutulmaz : [Ö] - Bu çok zor bir iştir. Başarılması kolay değildir. Kolay kolay başarı elde edilemez.
©    Bu bir kervansaraydır ki konan göçer: [Ö] - Dünya insanların çok kısa bir zaman kaldıkları geçici bir mekândır, yerdir. İnsan ne kadar uzun yaşarsa yaşasın sonunda ölecektir. O hâlde kişi bir gün öleceğini aklından çıkarmayıp çokça iyilik yapmalı, davranışlarında uyumlu olmalıdır.
©    Bu bir kuyruklu yıldızdır ki kırk yılda bir doğar: [Ö] - Kişiye yaşamı boyunca şans ancak bir defa doğar. Veya çok ender gelir. Bunun için hayatımızda karşımıza ender çıkacak olan bu şansımızı iyi kullanmalıyız.
©    Bu dünya bir değirmendir ki bir gün öğütür bizi :
©    [Ö] - Kişi bu dünyada ne kadar zengin ve güçlü olursa olsun gün gelecek bu güçlerini ya kaybedecektir. Veya ihtiyarlayacaktır. Her iki hâlde de eski gücünü kaybetmiş olacaktır.
©    Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu : [D] - İnsanlar bir olaydaki tutumlarını hemen değiştirmemelidirler. Bir konuda belli bir fikre sahip kişi o konuda başka türlü davranırsa, yani söyledikleri ile yaptıkları birbirini tutmazsa sevilmeyen kimse olur. Bu söz bunlar için söylenmiştir.
©    Bugün bana ise yarın sana : [A] - Yaşam süresince etrafımızdaki olaylardan ders almasını bilmeliyiz. Etrafımızda bulunanların uğradıkları felâketleri izleyip ders almalı, çıkış yolları bulmaya çalışmalıyız. "Bana ne" demek doğru değildir. Çünkü bugün başkasının başına gelen felâketler başka bir gün bizim başımıza da gelebilir.
©    Bugünün işini yarına bırakma : [A] - Her kişi yapması gereken işini gününde yapmalıdır. Daha sonraki günlerde başka işler çıkıp o işi unutturabilir. Unutulan bu iş ileride karşımıza bir eksiklik olarak çıkar. Belki önemini kaybeder. Yapılmak istense bile vakit yetmediği veya önemini kaybettiği için yapılamaz.
©    Bugünkü tavuk, yarınki kazdan iyidir : [A] - Elimizde bulunan imkânları yarın daha çoğunu elde ederim diyerek reddetmek doğru değildir. Bugünkü imkân elimizdedir, yarınkini ise elde edeceğimiz garanti değildir. Elde edemezsek elimizdekini de kaybetmiş oluruz.
©    Buğdayım var deme ambara girmeyince, oğlum var deme yoksulluğa düşmeyince : [A] - Buğday tarlada kaldığı sürece birçok felâketlerle karşılaşıp yok olabilir. Yanar, sel gelir, hayvanlar yer. Ancak ambara girince kişinin olabilir. Oğul ise kişinin fakir olmadığı zamanda evlâtlık görevini tam olarak yapabilir. Ama baba fakirleşince ve imkânlarını zenginliğini kaybedince yine evlâtlık görevini yaparsa o zaman evlât olduğu belli olur.
©    Bulanık suda balık avlamak : [D] - Açık olmayan durumlardan faydalanarak bir çıkar sağlamak.
©    Buldum bilemedim, bildim bulamadım : [A] - Kişi elinde fırsat varken kullanmayı bilemez. Kullanmayı bildiği zaman ise beklediği fırsatlar karşısına çıkmaz. Akıllı kimse fırsatları zamanında, bilerek kullanandır.
©    Bulgurluya gelin mi gidecek : [D] - Çok özen göstererek süslenenler için kullanılır.
©    Bulunmaz Bursa (Hint) kumaşı değil ya : [D] - Çok ender rastlanan bir şey değildir. Önemli değildir. Değeri de yoktur.
©    Buluttan nem kapmak : [D] - Küçük şeylerden alınmak.
©    Bundan iyisi can sağlığı : [D] - Daha iyisini bulmak, ] düşünmek mümkün değildir.
©    Burnu kaf dağında olmak : [D] - Kibirli olmak, etrafındakilere üstten bakmak.
©    Burnu sürtmek : [D] - Karşılaştığı olaylarda, işlerde! acı tecrübeler kazanarak daha ılımlı bir tutum izlemek. Taşkın hareketlerde bulunmaktan vazgeçmek.
©    Burnundan gelmek : [D] - Güzel şeyler kazanıp mutlu   olduğunu   zannederken   hemen   arkasından üzüntüler, sıkıntılar içinde kalmak. Burnundan kıl aldırmamak : [D] - Kendisine yapılan her türlü eleştiriyi kabul etmeyip kendi yaptıklarının doğru olduğunu kabul etmek. Eleştirileri dikkate almamak, çok sinirlenmek. Burnunu kanatmamak : [D] - Çok dikkatle korumak, üzerine titremek, itina göstermek. Burnunun dibinde : [D] - Çok çok yakında. Burnunun direği sızlamak : [D] - Yakınlarının durumuna veya ilgi duyduğu bir kimsenin durumuna çok üzülmek, ona çok acımak. Burnunun doğrultusuna gitmek : [D] - Kendi bildiğini yapmak. Başkalarını dinlememek. Buz kesmek : [D] - Çok üşümek. İçi titremek. Buz üstüne yazı yazmak : [D] - Etkisi uzun sürmeyecek işler yapmak. Sözler söylemek. Bülbül dalına kargalar konmak : [Ö] - Çok değerli yerlerin, işlerin değerli olmayan kişilerin elinde olması, eline geçmesi.
©    Bülbül gibi şakımak : [D] - Güzel ve etkileyici sözleri yüksek sözle söylemek. Çok güzel bir sesle güzel şarkılar söyleyerek etrafını etkilemek. Bülbül kesilmek : [D] - Güzel sözler söylemek. Etkileyici konuşmak, söylemek.
©    Bülbülü altın kafese koymuşlar ah vatanım demiş : [A] - İnsanlar en güzel ortamda da yaşasalar her zaman kendi doğup büyüdükleri yerleri unutamazlar. Oraları isterler.
©    Bülbülün çektiği dili belasıdır : [A] - Toplum yaşamında her kişi dilini ustaca kullanmasını bilmelidir. Zamansız ve uygunsuz konuşmalar kişiyi her zaman dertlere iter. Sıkıntıya sokar. Bunun için kişi] bu durumdan ders almalı nerede nasıl konuşacağını bilmelidir.
©    Bülbülün yerini kargalar almış : [Ö] - Değerli makamlarda değersiz kişiler bulunmaktadır.
©    Büyüğünü tanımayan Tanrısını da tanımaz : [A] -j Türklerin töresinde büyüklere saygı başta gelir.! Her küçük büyüğünü saymayı sevgi göstermeyi görev bilir. Tanrı da analara babalara hürmet v< saygıyı emretmiştir. Bunun içindir ki büyüğünü tanımayan kimse Tanrı'nın emirlerine karşı gelmiş] olur. Dolayısıyla Tanrı'sını da tanımamış olur.
©    Büyük aile : [S.G] - Aile fertleri fazla birbirine tutkun, birbirini sayan, seven insanların oluşturduğu aile topluluğu.
©    Büyük balık küçük balığı yutar : [A] - Toplumda güçlü kimseler güçsüzleri kendi emirleri altına alırlar. Dünyada birçok devlet de aynı yolu izlemektedir. Bunun için her zaman kuvvetli olmaya, kuvvetli kalmaya çalışmalıdır.
©    Büyük lokma ye büyük söz söyleme : [A] - Hayatta hiçbir zaman başkalarının durumunu küçümsememelidir. Kendisinin böyle olmayacağını savunma-malıdır. Gün gelir küçük gördüğü duruma kendisi düşer. Sözümüz ağzımızdan çıkarken dikkat etmeliyiz.
©    Büyülü ufuk : [D] - Gerçek âleme uymayan bunun dışında gelişen, kişide özlem, hayal, mutluluk yaratan uzaklık.
©    Büyümüş de küçülmüş : [D] - Kendisi küçük olduğu hâlde davranışlarıyla, yaşının çok ilerisinde davranışlarda bulunan çocuk.
DERLEYEN....DRPİST

Bir yorum

Cevapla

 
3+2 İşleminin Sonucu  
Yukarı Çık