Siz Ne Kadar Başarılısınız

Siz Ne Kadar Başarılısınız

Siz Ne Kadar Başarılısınız

Ne kadar mutluyum? Refah durumunuz nedir? Ne kadar güvendesiniz? Kaç tane arkadaşınız var? Sağlık durumunuz nasıl? Aile ilişkileriniz nasıl? Kafanız rahat mı? Umutlu musunuz?       

Başarılı olmamızı engelleyen en önemli faktörlerden biri kişilerin kendilerine mazeret bulma hastalığıdır.

Başarısız bir insan neden başarısız olduğu konusunda binlerce mazeret bulabilir.

Herhangi bir yere gitme planı olmayan, herhangi birisinin bunun nedenini açıklayacak sayfalar dolusu neden sıralayabilir.

Bu negatif bir düşüncedir, bir düşünce hastalığıdır.

Bunlardan bazıları...

"Sağlığım bozuk."

"Artık yaşlıyım" ya da "Çok gencim."

"Eğitimim yetersiz."

"Anlamakta güçlük çekiyorum."

"Ailem beni iyi yetiştirmede yetersiz kaldı."

" Zaten şansızım, kör talih yakamı bırakmıyor."

"Kişisel felaketlerden kurtulamıyorum."

"Eşim beni anlamıyor..."

"Yeterince zeki değilim"

Bu listeyi daha da uzatabiliriz.

Bütün bunlar insanların başarılı olmalarını engelleyen mazaret bulma hastalığıdır.

Şimdiye dek başarılı olmuş herhangi bir kişinin mazeret bulma hastalığının arkasına sığındığını ne duydum, ne de gördüm.

Roosevelt tutmayan bacaklarının arkasına saklanabilirdi.

Truman kolej eğitimi almadığı gerekçesini kullanabilirdi.

Kenedi başkan olmak için çok gencim diyebilirdi.

Eisenhower kalp krizlerinin arkasına saklanabilirdi.

Hellen Keller kör-sağır-dilsiz olduğunu gerekçe olarak öne sürebilirdi.

Kentuky yaşlılık mazeretini öne sürebilirdi.

Edison eğitimini yetersiz bulabilirdi.

Başarılı insanların hayatı incelendiğinde şunu görürüz; sıradan bir insanın öne sürdüğü tüm bahaneler, başarılı insanlar tarafından da ileri sürülecekken sürülmemiştir.

Başarısızlık hastalığının kurbanı kendine bir mazeret seçtikten sonra ona yapışıp kalır. Neden başarısız olduğunu bu bahaneye bağlar.

Bu mazeret önceleri doğru olmasa bile sürekli tekrarla beslenirse buna kendisi de inanır ve bu mazeret bilinçaltında kök salar. Sonuçta başarısız insanlar sürüsü ortaya çıkar.

Dört tür mazeret hastalığı vardır:

Birincisi, "Sağlığım Bozuk" Sağlık mazereti, "Kendimi İyi hissetmiyorum" türünden benim şu hastalıklarım var türüne kadar çeşitlilik gösterir.

Sağlığım Bozuk mazereti kişinin başarılı olmamasında, daha büyük sorumluluk almasında, daha çok para kazanmasında temel faktördür.

Milyonlarca insan sağlık mazaretinden yakınmaktadır. Bu gerçekten bir bahane midir?

Başarıyı düşünenler hariç milyonlarca insan için bu bir bahanedir.

Bir doktor anlatıyor: Seminer çıkışında bir adam yanıma yaklaştı ve şunları söyledi: "Dedikleriniz çok doğru ama bana
bir yararı yok"
ve ilave etti "Kalbimden rahatsızım ve kendimi sürekli kontrol altında tutmak zorundayım" dedi. Daha sonra bu konunun uzmanı dört doktora gittiğini söyledi. Ve sorunun çözülmediğini söyledi. Benim önerimi sorduğunda doktora güvenmesini ve kendini sağlıklı olarak kabul etmesi gerektiğini söyledim. Eğer kalbiniz hakkında endişe etmeye devam ederseniz çok ciddi bir kalp hastalığına sahip olursunuz dedim. Bir hastalık aramak, çoğu zaman hasta olmamıza neden olur.

İkinci, bir şey de, duyguların sebep olduğu hastalık. Şu anda hasta olan dört kişiden üçü eğer duygularıyla nasıl baş edileceğini öğrenmiş olsaydı şimdi sağlıklı olacaktı.

Üçüncü olarak, ölene dek yaşamayı azmetmek. Ben olsam şöyle düşünürdüm: Ölene dek yaşayacağım. Yaşamla ölümü birbirine karıştırmayacağım. Bu dünyada olduğum sürece yaşayacağım. Neden sadece yarı canlı olayım. Kişinin ölmek konusunda endişelenerek geçireceği her dakika aslında o kişinin ölü olarak geçirdiği bir dakikadır.

Aynı doktor şunu söylüyor: Uçakta yolculuk yapıyorken yanımdaki yolcudan tik-tak sesi duydum. Şaşkın bir şekilde adama baktım. Ses o taraftan geliyor gibiydi. Adam gülümsemeyle bana baktı bomba değil, sadece benim kalbim dedi.

Elbette şaşırmıştım. Adam anlatmaya başladı. Henüz üç hafta önce ameliyat olmuş. Ameliyatta kalbine sübap konmuş. Bu tik-tak sesinin yeni doku yapay sübapı sarana dek devam edeceğini söyledi. Ona ne yapacağını sordum. Döndüğünde hukuk okuyup, bir kamu sektöründe çalışacağını söyledi.

İşte size iki örnek: Birinci kişi organik olarak hasta olup olmadığından emin değil. Endişeli, canı sıkkın. Yenilgi yolunda duygusuna destek verecek birini arıyor ikincisi zor bir ameliyattan geçmiş. İyimser, bir şeyler yapmak ve başarılı olmak istiyor. Burada fark, sağlığa yaklaşımda ve bakış açısında yatıyor.

Diğer bir Mazeret Bulma Hastalığı, yeterince Zeki Değilim, Mazeretedir. Bu oldukça yaygın bir hastalıktır. İnsanların % 95'inde değişen miktarda bu düşünce vardır. Ne var ki büyük çoğunluğu bunu sözlü olarak ifade etmezler sadece içlerinde hissederler.

Bu konuda iki temel hata yaparız:

a. Kendi zekâ gücümüzü küçümseriz.

b. Diğer insanların zekâ gücünü abartırız.

Burada önemli olan ne kadar zekâya sahip olduğumuz değil, sahip olduğumuz zekâyı nasıl kullandığımızda".

Bir çocuğun bilim adamı olması için parlak bir zekâya sahip olması gerekmez. Ne olağanüstü bir belleğe gereksinimi vardır, ne de okulda yüksek bir not almaya... Önemli olan çocuğun bilime karşı büyük bir ilgisinin olmasıdır.

IQ'su 100 olan olumlu, iyimser ve işbirliği yapan kişi IQ'su 120 olan olumsuz, karamsar ve işbirliği yapmayan kişiden daha çok saygı görür ve daha büyük başarılar elde eder.

Unutmayalım ki, zekâmıza yol gösteren düşünceler sahip olduğumuz zekâdan çok daha önemlidir.

Tribune Ford'a bir soru sorulduğunda verdiği yanıt ilginçtir: "Bu sorunun cevabını bilmiyorum, ama beş dakika içinde bilen birisini bulabilirim." Görülüyor ki, bilgiye nasıl ulaşabileceğini bilme yeteneği, aklı gerçekleri depolamak için kullanmaktan daha önemlidir.

Bir bilim adamı bunu şöyle ifade eder. Ben çevremde problem çözebilecek, yeni fikirler üretebilecek insanlar isterim. Düş kurabilen, sonra da düşüyle pratik bir uygulama geliştiren insanlar... Bir bilgi deposu bunu yapmaz.

Bu arada şunu da unutmamak gerekir: Vazgeçmemek, yapabilmenin yüzde 95'idir.

Zekâ mazeretini nasıl yok edebiliriz?

Zekâ mazeretini yokedecek üç kolay yol vardır:


1. Kendi zekânızı asla hafife almayın. Ve başkalarının zekâlarını gereğinden fazla büyütmeyin. Kendinizi ucuza satmayın. Sahip olduğunuz özellikler üzerine konsantre olun. Yeteneklerinizi keşfedin. Önemli olan ne kadar beyniniz olduğu değildir, o beyninizi nasıl kullandığınızdır.

2.   Tutumunuzun zekânızdan daha önemli  olduğunu unutmayın. Gerek evde, gerekse iş yerinde olumlu tutumların pratiğini yapın, olumsuz tutumların değil. Bir işi neden yapamayacağınızı değil, neden yapabileceğinizi araştırın. "Ben kazanabilirim,  başarabilirim" tutumu geliştirin.  Zekânızı olumlu şeyler yaratmak için kullanın. Kaybedeceğiniz bir şeyi kanıtlamak için değil, mutlaka kazanacağınız bir şey için zekânızı kullanın.

3. Düşünebilme yeteneğinin, bilgileri ezberlemekten daha önemli olduğunu unutmayın. Aklınızı yeni fikirler yaratmak ve yeni düşünceler geliştirmek için kullanın. Bir sorunu çözmek için nasıl daha iyi yollar bulacağınızı araştırın.

Daima şu soruyu kendinize sorun: "zihinsel yeteneğimi tarih yazmak için mi, yoksa başkalarının yazdığı tarihi ezberlemek için mi kullanıyorum?"

Başarmak için yaş mazeretini aşın.

Yaş mazereti olumlu düşüncenin ve başarılı olmanın önündeki en büyük engeldir. İki biçimde ortaya çıkar: "Ya çok yaşlıyım, ya da çok gencim."

Her yaştaki insanın bu konudaki mazereti şöyledir: Şimdi girişmek için çok yaşlıyım. Ya da yaş özürümden dolayı yapabilecek durumda değilim.

"Çok Yaşlıyım" türü, yaş mazeretinin en yaygın olanıdır.

Bir eğitim programımda 40 yaşında Turgut adında bir katılımcı vardı. Yeni bir işyeri açmak istiyor ancak kendinin çok yaşlı olduğuna inanıyordu.

Bir gün kendisiyle konuşurken, "kendini hangi yaşta hissediyorsan o yaştasın" dedim. Verdiği yanıt "Kendimi yaşlı hissediyorum" dedi.

Kendisine bunun doğru olmadığını her yaş mazeretinin tedavi edileceğini söyledim. Ve bu konuda bir yöntem keşfettim. Turgut'a sordum: "Bir erkeğin üretken yaşamı ne zaman başlar?" Biraz düşündü ve yanıt verdi; "Sanırım yirmi yaşlarında"

Peki dedim ne zaman biter?

Turgut yanıtladı: "Kendine iyi bakarsan 70 yaşında bile üretkendir."

Öyleyse bir erkeğin üretken yılları 20 ile 70 yaş arasındadır. Arada 50 yıl var. Turgut, sen 40 yaşındasın. Üretken zamanının ne kadarını yaşamış oluyorsun?

"Yirmi" diye yanıtladı.

"Peki daha kaç yılın var?"

"Otuz"
diye yanıt verdi.

Sen üretken zamanının orta noktasına bile ulaşmış değilsin dedim. Kabul etti.

Böylece Turgut yaş mazereti konusunda tedavi olmuş oldu. "Ben çoktan yaşlandım" düşüncesinden "Ben hâlâ gencim" düşüncesine döndü.

Unutmayalım, biz yaratmadığımız sürece hiçbir zaman yaş bizim özürümüz olamaz.

Sonuç olarak, şu anki yaşınıza olumlu bakın. Hâlâ gencim diye düşünün, yaşlıyım diye değil. Yeni ufuklara bakın, coşku sahibi olun ve daima gençlik duygusu hissedin.

Ne kadar üretken zananınız kaldığını hesaplayın. Bilmeliyiz ki, 50 yaşında bir insanın bile önünde, fırsatlarla dolu yılların %40'ı vardır. Aslında yaşam pek çok insanın düşündüğünden daha uzundur.

Aklınızın olumsuz düşünmesine izin vermeyin. Başlamak için hiçbir şey geç değildir. "Yıllar önce başlamalıydım" biçimindeki düşünceyi bırakın. Bu, başarısızlık düşüncesidir, "en iyi yıllar önümdeki yıllardır, şimdi başlayacağım" düşüncesi başarılı insanların düşünce biçimidir.

Başarımızı engelleyen mazeretlerden biri de "Ben şanssızım, kötü talih yakamı bırakmıyor" anlayışıdır.
 
Başarılı insan hiçbir işini şansa bırakmaz. Amacına varmak için çalışır, engelleri ortadan kaldırır ve başarır. Bilmeliyiz ki, her şeyin bir nedeni vardır. Hiçbir şey sebepsiz yere meydana gelmez. Bugünkü havanın böyle olmasının bir nedeni vardır.

Hangi meslekte olursa olsun; iş yönetimi, satış, hukuk, mühendislik, sanat veya her ne ise, en üst düzeye çıkan insanlar, oraya bir bedel ödeyerek gelmişlerdir. Amaçlarına sadık kalmaktan, olumlu tutumlarından, ve çok çalışmış olmalarından dolayı başarılı olmuşlardır.

Başarıyla şans ilişkisini en güzel "Başarı şansa bağladır istersen başarısız insana sor." sözü anlatır.

Şans Mazeretini yok etmenin yolu, neden-sonuç ilişki yasasını kabul etmekten geçer. Bir insanın geleceğini yönlendiren şey şans değil, hazırlık, planlama başarı-üreten düşünme süreçlerinin var olduğunu göreceksiniz.

Şans mazeretini yok etmenin diğer bir yolu da "Hüsnü Kuruntuya Kapılmamaktır." Zihinsel enerjimizi hiçbir efor sarfetmeden başarı elde edeceğimizin hayaline kapılmamalıyız.

Başarı, onu üreten şeyleri yapmakla, onu üreten şeyler konusunda uzman olmakla elde edilir. İş yaşamında yükselmeyi, zaferleri, yaşamdaki güzel şeyleri şansa bağlamayın. Şansın görevi güzel şeyleri size ulaştırmak değildir. Bunun yerine, sizi başarılı bir insan yapacak kaliteyi oluşturmaya çalışın.

DERLEYEN....DRPİST

Bir yorum

Cevapla

 
3+2 İşleminin Sonucu  
Yukarı Çık