Psikolojinin tarihçesi

 	  Psikolojinin tarihçesi

 Psikolojinin tarihçesi;İnsanı anlama çabasının tarihçesi tabii ki oldukça eskidir. Ancak, bilimin insanı anlamaya çalışmasının, 1879 yılında ilk psikoloji laboratuannın kurulmasıyla başladığı kabul edilir. Wilhelm Wundt'un Almanya'da kurmuş olduğu ilk laboratuar bir dönüm noktası olmuştur. O zamandan bu yana, psikolojide bir takım kuram ve yönelimler yer almıştır.
Psikolojinin kurulduğu ilk yıllarda yapısalcılık ve işlev-selcilik yaklaşımları yaygındı. Yapısalcılık bilinçli düşüncelerin önemini vurgular, zihinsel yapıların sınıflandırması ile ilgilenirken; işlevselcilik zihnin işlevleri ve çevreye uyum davranışları ile ilgileniyordu. Bilimsel anlamda psikoloji yaklaşımları özellikle 20. yüzyılda ortaya çıktı. Bunların başlıcaları davranışçılık, psikanaliz, hümanizm (insancıl yaklaşım), bilişsel yaklaşım ve nörobiyolojik yaklaşımdır.
Davranışçılık, psikolojiyi bilim haline getirebilmek için, katı bir ölçmeciliği ve ölçülemeyen davranış ve özellikleri dışta bırakmayı benimsemiş bir yaklaşımdır. Davranışçılar davranış ve çevresel belirleyicilerin incelenmesini önemserler ve düşünce, bilinç gibi konuları ölçülemediği gerekçesiyle ele almalar. Önemli öncüleri arasında İ. Pavlov, J. Watson ve F. Skinner sayılabilir. Davranışçı yaklaşımın düşünceyi dışta bırakmasını doğru bulmayan A. Bandura sosyal öğrenme kuramı adıyla davranışçılığın değişik bir biçimini öne sürmüştür. Öğrenme ile ilgili bölümde davranışçılık ayrıntılı bir şekilde ele alınmaktadır.
Psikanaliz, S. Freud tarafından öne sürülen bir yaklaşımdır ve öncelikle psikolojik rahatsızlıkların tedavisi ile uğraşmak- psikanauz tadır. Psikanalitik yaklaşım, davranışa bilinçdışı etkileri ele alır ve biyolojik içgüdüler, toplumsal istek ve baskılar ve çocukluk yaşantıları arasındaki çatışmalar üzerinde durur. E. Erikson psikanalitik kuramın önemli revizyonistlerinden biridir. Kişilik gelişimi ile ilgili konuda Freud ve Erikson'un görüşleri ayrıntılı bir şekilde ele alınmaktadır.
İnsancıl yaklaşım, kişisel gelişim, yeteneklerin ortaya çıkarılması, kişisel seçimin önemi gibi konularla ilgilenir. İnsancıl psikologlar kişilerin kendilerini nasıl algıladıklarının önemini insancıl yaklaşım vurgular ve kişisel algı ve değerlerin davranışların belirlenmesinde önemli olduğunu vurgular. Öncüleri arasında A. Maslov ve C. Rogers sayılabilir. İnsancıl yaklaşım ilgili bölümde ele alınmaktadır.
Bilişsel yaklaşım, zihinsel işlevler ve davranışlar üzerinde durur ve davranışların daha çok zihinsel süreçler tarafından belirlendiğini öne sürer. Geştalt psikolojisi bilişsel yaklaşımın bilişsel yaklaşım öncüsü sayılır. Geştalt psikologları bir takım zihinsel süreçler ve algı biçimleri üzerinde durmuşlardır. Bilgisayarın gelişimi ile birlikte bilişsel yaklaşım daha çok önem kazanmıştır. Günümüzde düşünme, hatırlama gibi konular bu yaklaşımın özellikle üzerinde durduğu çalışmalardır. Bilişsel öğrenme konusunda bu yaklaşım ayrıntılı bir şekilde ele alınmaktadır.
Nörobiyolojik yaklaşım, sinir sisteminin davranış, duygu
ve düşünceleri anlamada önemli rol oynadığını öne sürer. Beyin   nörobiyolojik yaklaşım incelemelerinin ağırlık kazandığı bu yaklaşım biyoloji ve tıp alanına yakın bir psikoloji yaklaşımıdır. Burada bu yaklaşım üzerinde durulmayacaktır.
Kuşkusuz bu yaklaşımların hepsinin de haklılık payı vardır. Ancak, en iyisi her birinin daha iyi açıklayabildiği birtakım konu ve olaylar olduğunu kabul etmektir. Dolayısıyla, "yaklaşımların en iyisi hangisidir" sorusu yerine "belli bir konuda hangisinin yanıtı daha doğru görünmektedir" sorusunu sormak daha doğrudur.
DERLEYEN...MURAT KÜDEN(KESFETKENDİNİ EDİTÖRÜ)
İletişim:[email protected]


Bir yorum

Cevapla

 
3+2 İşleminin Sonucu  
Yukarı Çık