Genç Kız Psikolojisi(Dişiliğe Yapışan Özellikler Onun Kaderi mi?)

Genç Kız Psikolojisi(Dişiliğe Yapışan Özellikler Onun Kaderi mi?)


Dişiliğe Yapışan Özellikler Onun Kaderi mi?

Günümüzde bu görüş ve eğilimler hızla değişmektedir. Sosyal yaşam, toplumlarda hızlı bir evrim geçirmektedir. Kadınları belli bir örneğe göre davranmaya iten toplumsal baskılar giderek azalmaktadır. Dünya nüfusunun patlama seviyesine gelmesi, ileride dünyayı bir açlık sorununun bekleme olasılığı, ekonomik zorluklar, her şeyden öte kadının bilinçlenmesi, fazla çocuk yapmanın bir üstünlük değil, bir sorumsuzluk ve düşüncesizlik olduğu inancını arttırmaktadır.

Etkin doğum kontrol yöntemleri, günümüz kadınını bir kuluçka makinesi olmaktan kurtarmıştır. Kadın artık istediği an, istediği kadar çocuk sahibi olma egemenliğine kavuşmuştur.

Erkeklerin, eşlerinin ekonomik açıdan kendilerine yardımcı olmalarım beklemeleri, hatta bunu ekonomik ve sosyal bir zorunluluk olarak görmeleri, kadınları çalışma hayatına özendirmektedir. Eşleri çalışan erkeklerin giderek evde hanımlarına daha çok yardımcı olmaları; daha çok da erkeklerin, akıllı, iyi eğitim görmüş, çalışan, kendine güveni olan ve kendilerine her açıdan arkadaş olabilecek kadınlardan hoşlanmaya başlamaları, kadınları toplum içinde daha etkin görevler almaya, daha girişken ve faal olmaya itmektedir.

Kadını erkekten aşağı yapıda ve değerde bulan görüşler, bunun sebeplerini onun biyolojik yapısıyla, biyolojik yapının ve ağır sosyal etkilerin biçim verdiği psişik özelliklerde ararlar. Bunlar inandırıcı da olsalar, günümüzde artık değerlerini kaybetmeye başlamışlardır. Prof. Rene Zazzo'nun vurguladığı gibi: "Biyolojik farklar, erkeklerin kadınlar üstündeki baskısına, bir ölçüde kadınların da bunu kabullenerek suça katılmasıyla araç edilmiştir. Gerçekten bütün ayrılıklar bu amaç açısında kullanılmış, olanak bulundukça abartılmış, sivriltilmiş ve yaygınlaştırılmıştır. Söz gelimi, heyecanlılık ve duygusallık meselesinde erkek çocuklardan bu duygularına ket vurmaları istenirken, kız çocuklarda bu hal kadınlığın bir belirtisi olarak doğal sayılmıştır."

Çeşitli nesne ve durumların etkisiyle özel heyecanların ilerleyen yaşla birlikte nasıl geliştiği incelendiğinde, öğrenmenin rolü açıkça görülür. Küçük çocuklar, daha sonra korkacakları ve iğrenecekleri çeşitli hal ve varlıklar karşısında başlangıçta alakadan başka bir şey duymazlar. Altı aylıkken, Annette Avers adlı kız çocuğuna oynaması için zararsız bir yılan verilir. Çocuk yılandan korkmaz ve onu bir oyuncak olarak benimseyerek alakasını sürdürür. Avers, on yedi yaşında bir genç kız olduğunda, yılanları hala sevip beslemekte ve onlarla oynamaktadır.

Bu gözlem ve benzeri incelemeler, heyecan ve korkuların biyolojik yapıdan çok öğrenmeyle sonradan kazanıldığını göstermiştir. Çocukların ve ana-babaların korktuğu şeyler üzerine yapılan araştırmalar, ikisi arasında çok sıkı bir ilişkinin bulunduğunu kanıtlamıştır. Eğer ana-baba; karanlıktan, şimşekten, yılandan, fareden korkuyorsa, çocuğun da aynı şeylerden korkma olasılığı yüksektir. Bir başka deyişle, ana baba ve çevre, hangi cinsin, hangi hal ve nesneler karşısında, hangi tepkileri gösterip, hangilerini gösteremeyeceğini gösterir. Toplumun kurulu düzeni, örf, adet ve gelenekler, heyecansal davranışlarımızın da sesini verir. Radyo, televizyon, internet gibi kitle iletişim araçları yayınlarıyla; şair, romancı, ressam, heykeltıraş ve müzisyenler eserleriyle bu etkiyi karşı konulmaz biçimde çizer, belirler ve biçimlendirirler.

Yoksa kadının geçmişte ileri sürülen aşağı seviyesi, hormon özelliklerine bağlanamaz. Genetik bakımdan kadın erkekten biraz daha zengin donatılmıştır. Gerçi erkeğin kendine özgü bir Y kromozomu vardır; ama Y kromozomuna sahip dişiler, buna sahip olmayanlardan biyolojik bir ayrılık göstermemektedir.

Cinslerdeki biyolojik ayrılık, aslında zekâ ve kişilik düzeyinde bir ayrılık getirmiyor. Kraliçe Katerina, Kraliçe Viktoria, Bağdat Hatun gibi iktidar tutkusuna sahip kadınlar, yöneticilikteki hırs ve üstünlüklerini çağlarına karşın kanıtlamışlardır. Bayan Golda Mair, indra Gandi, Benazir Butto, Margaret Teacher gibi, bunun yeni örneklerine gelecekte kuşkusuz pek çok isim eklenecektir.

Charlotte ve Emily Bronte, George Sand, Comptesse de Segure, Agatha Christie, Françoise Sağan, Pearl Buck, Simone de Beauvoir gibi dünya edebiyatının ünlü isimlerine, ülkemizden Halide Edip Adivar, Kerime Nadir, Muazzez Tahsin, Şukufe Nihal, Adalet Ağaoğlu, Firuzan gibi kadın edebiyatçılarımızı ekleyebiliriz. Ünleri dünyayı tutan tiyatro, opera, bale, perde ve sahne sanatçısı kadınların isimleri sayılamayacak kadar çok. İki kez Nobel Bilim Ödüllerine layık bulunan Madame Curie, aynı konuda devleşen pek çok erkeği gölgede bırakmıyor mu?

Sadece erkeklerin egemen oldukları sanılan bir alanda, savaşçılıkta, Jeanne d'Arc tüm erkeklere bayrak olmadı mı? Nene Hatun, Halide Onbaşı gibi binlerce yiğit kadın, Kurtuluş Savaşanda isimsiz birer kahraman olarak nam bırakmadı mı? Birçok ulusun tarihinde kadınlar, erkekleriyle omuz omuza savaşmadı mı? Günümüzde pek çok ülke, ordusunda kadın askerlere de yaygın şekilde yer vermiyor mu? Demek ki kadın, imkan bulduğunda ve koşullar gerekli kaldığında, erkeğin bulunduğu her alanda boy gösterip başarılı olabiliyor. Tıpkı günümüzde, ekonomik yaşamda ve sosyal alanda etkinliklerim giderek daha fazla duyurmaları gibi. Hem de, çağlardan beri yığışıp gelen bir birikimin baskısına rağmen!

Kaldı ki Anadolu'muzda kadınlarımız, bir tarım işçisi olarak yurt ekonomisindeki önemlerini ve erkeğin yanındaki yerlerini yüzyıllardır korumaktadır. Tarihin eski çağlarından günümüze kadar, Türk halı ve kilim sanatının yaratıcıları, dokuma tezgâhlarının büyük ustaları kadınlarımız değil midir? Onlar değil midir sanatçı ruhlarındaki duygu ve ezgileri bitmek tükenmek bilmemecesine, nakış nakış çevrelere, giysilere işleyen, ilmek ilmek örgülere dokuyan!

Kadınlarımızın bu geleneksel gayretleri, günümüzde güzel sanatlarda, ekonomik alanda ve sosyal yaşamda giderek artan bir etkinlikle sürmektedir. Kadına pek yakıştığı ileri sürülen öğretmenlik, hemşirelik mesleklerinin yanı sıra, kadın sanatçılarımız, yargıçlarımız, avukatlarımız, doktorlarımız, eczacılarımız, kimyagerlerimiz, mimar, mühendis ve iktisatçılarımız giderek artmaktadır. Başarılı kadın fabrikatörler, iş sahipleri, şirket yöneticileri artmaktadır.

Ancak kadının bu etkinliklere yönelmesinin, onun dişiliğini yok ettiği belirtilmektedir. Bunun doğruluğu tartışılabilir. Her şeyden önce toplum yapısının, çalışan kadına annelik ve ev kadınlığı ödevlerini birlikte sürdürmesi için yeterli imkan verip vermediği üzerinde düşünülmelidir. Kaldı ki, annelik ve eşlik gibi kadına özgü eğilimler cinsel yapıyla derinden alakalıdır. Kadın bir eş ve anne olmaya, toplumsal etkiler kadar, içgüdüsel olarak da istek duyar. Herhangi bir nedenle bu eğilimlerini doyuramayan kadınların ulaştıkları seviye ne olursa olsun, yaşamlarında bir boşluk hissetmeleri ve mutsuz olmaları bundandır.

Toplum; tüm kurumlarıyla insanın üstüne, onu belli bir kalıba göre biçimlendirmek üzere sinsice ve olanca ağırlığıyla çöker. Erkek olsun, kadın olsun, hemen herkes; toplumsal koşullandırılmaların eseri ve esiridir. Karşımızda öylece duran, içinde doğup geliştiği toplumsal etkilere göre biçim kazanan dişi veya erkekte salt biyolojik yapıya ilişkin nitelikler bulmak, olanaksız denecek kadar zordur. Cinslerin eşitsizliğinin doğal temeli olarak biyolojik farkların değerlendirilmesi yerine, artık günümüz insanım değerlendirirken, eşitlik ve bağımsızlığın benimsenmesi lazımdır.

Ancak bu; hiçbir zaman, toplumun ve biyolojinin zorlayıcı gerçeklerine göz yumup boş düşlere kapılmak demek değildir. Bilinmesi gereken şudur: Biyolojik ve fizyolojik ayrılıklar bir dişinin kaderim belirlemezler. Psikolojik farklar, sistematik bir Özellik taşımadıkları gibi, sosyal açıdan bunların değeri kendilerine verilen önemden ibarettir. Toplum açısından kadına özgü psikolojik özellikler de, en az erkeğinkiler kadar gerekli ve değerlidir. Kadınlar üzerindeki baskılar olumsuz olma özelliğini kaybettikçe, dişi cins, bilimsel, kültürel, ekonomik ve sosyal alandaki başarılarıyla eşitliklerini kanıtlayacaktır. Bunu da, kadına özgü nitelik ve özelliklerini koruyarak başaracaktır.

Simone de Beauvoir'ın vurguladığı gibi: "Kadınlığın gerçek değerini bugüne değin bulamaması, belki de insanlığın gelişiminin zorunlu bir aşamasını oluşturmuştur. Ancak bu durumun bundan sonra da süregelmesi, yalnızca bir adaletsizlik olmakla kalmaz, uygarlığımızın sosyal ve tinsel ilerleyişini de engeller."


-ALINTI-


(kız, cinsellik, psikoloji, cinsel, bayan, kızlar, aşk, ergenlik, genç, kız nasıl tavlanır)
cheater link go
online how many people cheat when your husband cheats
where to buy viagra in india go unicure remedies fda viagra
dating for married my boyfriend cheated on me quotes want my wife to cheat
my boyfriend cheated on me with my mom how to cheat with a married woman click
why do men have affairs redirect signs of a cheater
abortion pill where to buy how is the abortion pill surgical abortion process

Bir yorum

Cevapla

 
3+2 İşleminin Sonucu  
Yukarı Çık