Konuşma Sanatı(Etkili Konuşmanın Esasları)

Konuşma Sanatı(Etkili Konuşmanın Esasları)

Her sanatta az sayıda ilke fakat çok sayıda teknik bulunur.
Bu kitabın ilk bölümünü oluşturan kısımlarında etkili konuşmanın temel ilkelerini ve bu ilkeleri uygulamak için yapılması gerekenleri tartışıyoruz.
Yetişkinler olarak, etkili konuşmanın kolay ve kısa yollarını ararız. Sonuçlara çabuk ulaşmanın tek yolu amacımıza ulaşmak için en doğru tutuma ve gelişmek için ilkelerden oluşmuş sağlam bir temele sahip olmaktır.
Temel Yetenekleri Kazanmak
Konuşma derslerini 1912'de vermeye başladım, Titanik'in buzlu Kuzey Denizi sularında battığı yıl. O zamandan beri yediyüzellibin kişiden fazla insan bu sınıflardan mezun oldu.
Dale Carnegie Kursları'nın ilk derslerinden önceki tanıtım toplantılarında insanlara neden bu kurslara katıldıklarını ve beklentilerini belirtme fırsatı veriliyor. Doğal olarak, ifade tarzı değişiyor; fakat asıl istek şaşırtıcı şekilde, aynı kalıyor: "Kalkıp konuşmam istendiğinde, o kadar utanıyor, o kadar korkuyorum ki doğru düşünemiyor, dikkatimi toplayamıyorum ve ne söylemek istediğimi hatırlayamıyorum. Özgüven ve istikrar kazanmak istiyorum ve ayakta düşünmeyi öğrenmek istiyorum. Düşüncelerimi mantıklı bir düzene sokmak istiyorum, ve bir iş veya toplu grubun önünde anlaşılır ve ikna edici şekilde konuşmak istiyorum."
Bu size tanıdık gelmiyor mu? Sizin de hiç kendinizi yetersiz hissettiğiniz olmadı mı? Siz de bir topluluğun önünde ikna edici konuşabilmek için küçük bir servet harcamaz mıydınız? Elinizden geleni yapmaz mıydınız? Eminim ki harcardınız, yapardınız. Bu kitabı okumaya başlamanız etkili konuşma yeteneğini elde etmek isteğinizin kanıtıdır.
Benimle konuşabilseydiniz ne söylemek isteyeceğinizi biliyorum: "Fakat, Bay Carnegie, kalkıp bir grup insanla karşı karşıya kalıp onlara akıcı bir biçimde hitap edebilme güvenini geliştirebileceğime gerçekten inanıyor musunuz?"
Hayatımın büyük çoğunluğunu insanların korkularından kurtulup, güvenlerini ve cesaretlerini geliştirmeye yardımcı olmakla geçirdim. Derslerimde gerçekleşen mucizelerden birçok kitap
oluşturabilirim. Dolayısıyla bu benim düşüncem değil. Bu kitapta karşılaşacağınız talimat ve önerileri uygularsanız, başarabileceğinizi biliyorum.
Oturduğunuz yerde gerçekleştirdiğiniz düşünme eylemini ayakta ve bir izleyici kitlesi önünde de yapamamanız için herhangi bir sebep var mı? Midenizdeki karıncalanmaya katlanmak için ve bir izleyici kitlesine hitap ederken "titremelerin" kurbanı olmak için bir sebep var mı ortada? Elbette, bu durumun bir çaresi olduğunun, biraz çalışma ve uygulama ile izleyici korkusunu yenebileceğinizin ve özgüven kazanabileceğinizin farkındasınızdır.
Bu kitap amacınıza ulaşmaya yardım edecek. Konuşmanın mekanizması ve kuralları ile doldurulmamıştır. Ses üretimi ve telaffuzun fizyolojisi üzerinde durmaz. Bu kitap, erişkinlere etkili konuşma eğitimi vermekle geçen bir ömrün özetidir. Başlama noktası şu an bulunduğunuz durumdur ve doğal bir işleyiş ile ne olmak istediğiniz yerde son bulur. Yapmanız gereken, işbirliği içinde olmak. Kitaptaki önerileri izleyin, onları her konuşma durumunda uygulayın ve azimle devam edin.
Bu kitaptan en iyi şekilde yararlanmak için şu dört öneriyi yararlı bulabilirsiniz:
1. BAŞKALARININ TECRÜBELERİNDEN GÜÇ ALIN
Hiç kimse doğuştan iyi bir konuşmacı değildir. Konuşmanın, retoriğin ya da hitabet ilminin, yasalarına bağlılık aktarma eyleminin güzellik anlayışına bağlılık anlamına geldiği dönemlerde iyi bir konuşmacı olmak daha da zor bir işti. Günümüzde hitabet denince aklımıza genişletilmiş bir sohbet gelir. O eski tumturaklı sözler ve gür sesler artık tarihe karıştı. Yemeklerde, toplantılarda, televizyon ve radyoda duymak istediğimiz sadece basit bir konuşma ve konuşmanın bize karşı değil bizimle olması.
Okul kitaplarının bizi inandırmaya çalıştıklarının aksine konuşma eylemi tamamlanmış bir sanat veya hitabetin sırlarıyla, yasalarıyla uğraştıktan sonra kazanılacak bir yeti değildir. Hayatım boyunca insanlara topluluk karşısında konuşmanın aslında çok kolay olduğunu ve bunun için sadece bir kaç basit fakat önemli ilkeyi takip etmeleri gerektiğini anlatmaya çalıştım. 1912 yılında New York'un 125. caddesindeki YMCA'de bunları öğretmeye başladığımda bu konu hakkında ilk öğrencilerim kadar az şey biliyordum. İlk derslerimi, Warrensburg, Missouri'de üniversitede nasıl öğrendiysem o şekilde öğretiyordum. Fakat çok kısa zamanda yanlış yolda olduğumu anladım. Erişkin işadamlarını üniversite öğrencisiymiş gibi eğitiyordum. Webster, Burke, Pitt, O'Connell gibi kişileri örnek almanın yararsız olduğunu anlamıştım. Derslerimdeki öğrencilerin tek istedikleri gelecek iş toplantısında arka ayaklarının üstünde anlaşılır ve tutarlı bir konuşma yapmaktı. Ders kitaplarım bir yana bırakıp, podyuma çıkıp, basit bir iki fikir ile bu kişilerle inandırıcı bir rapor sunana kadar çalışmak uzun sürmedi. îşe yarıyordu. Çünkü daha fazlası için geri geliyorlardı.
Evimde ve dünyanın birçok yerinde bulunan ofislerimdeki mektupları gözden geçirmenizi isterdim. Bu mektuplar sık sık "The New York Times" ve "The Wall Street Journal" gibi gazetelerin iş dünyası bölümünde adı geçen sanayi liderlerinden, birçok devlet idarecisinden ve parlamento üyesinden, ve eğlence dünyasının önde gelen isimlerinden geliyor. Binlercesi ise ev kadınlarından, bakanlardan, öğretmenlerden, adı pek duyulmamış genç kadın ve erkeklerden, yönetici ve yönetici eğitmenlerinden, işçilerden, sendikacılardan, üniversite öğrencilerinden ve işkadınlarından geliyor! Bütün bu insanlar özgüvene ve bir toplulukta kendini ifade edilebilme kabiliyetine ihtiyaç duyuyorlardı, Her ikisine de kavuştukları için bana bir teşekkür mektubu yazmak için zamanlarını ayırabilmişler.
Eğittiğim bu binlerce insan arasından, beni en çok etkileyenine özellikle değinmek istiyorum. Birkaç yıl önce; D.W.Ghent, Philadelphia'lı başarılı bir işadamı, derslerime katıldıktan kısa bir süre sonra, beni yemeğe davet etmişti. Masada öne eğilip bana şöyle demişti: "Birçok toplantıda bütün konuşma fırsatlarından kaçındım. Fakat şimdi bir üniversite yönetim kurulunun başkanıyım, Bay
Carnegie. Sizce, bu ileri yaşımda konuşmayı öğrenebilir miyim acaba?"
Ona, tecrübelerime dayanarak, bu konuda hiçbir şüphem olmadığını söylemiştim..
Üç yıl sonra Fabrikatörler Kulübü 'nde tekrar beraber yemek yemiştik. İlk buluşmamızdaki aynı yemek odasına ve aynı masaya oturmuştuk. O zamanki sohbetimizi hatırlatarak tahminimin doğru çıkıp çıkmadığını sordum ona. Gülümsedi, cebinden kırmızı kaplı bir not defteri çıkartarak, bana önümüzdeki aylarda yapacağı konuşmaların listesini gösterdi. "Bu konuşmaları yapabilmek, onları sunmadaki zevk ve topluluğa verebildiğim imkanlar hayatımda en hoşuma giden şeyler arasında yer alıyorlar" diye itiraf etti.
Fakat hepsi bu değildi. Bütün gururuyla Bay Ghent bana en büyük kozunu sundu. Bağlı bulunduğu kilise İngiltere Başbakanı'm bir toplantıya davet etmişti. Philadelphia'lılar, konuğun bu nadir Amerika gezilerinden bir tanesinde konuşmayı sunmak üzere Bay P. W.Ghent'den başkasını seçmemişlerdi.
Üç sene önce başarıp başarmayacağını sormak için masada öne eğilip fikrimi soran adam buydu işte!
Bir başka örnek ise. B.F. Goodrich Şirketi'nin eski başkanı David. M. Goodrich. Bir gün ofisime gelip, "Bütün hayatım boyunca korkmadan bir konuşma yapamadım dedi. Heyet başkam olarak toplantılarda hep öncülük etmem gerekiyor. Bütün heyet üyelerini yıllardır tanıyorum ve onlarla masada konuşurken hiç zorluk çekmiyorum. Fakat ayağa kalktığım an dehşete düşüyorum. Konuşamaz hale geliyorum. Yıllardır böyle oluyor. Bana yardım edebileceğinize hiç inanmıyorum. Sorunum çok ciddi boyutlarda ve çok uzun zamandır var."
"Tek bir sebepten dolayı" diye cevap verdi: "Kişisel hesaplarımla ilgilenen bir muhasebecim var. Çok çekingen bir adam ve küçük ofisine gitmek için odamdan geçmesi gerekiyor. Yıllardır sessizce, yere bakarak ve hiçbir şey söylemeden ofisimden geçer gider. Son zamanlarda ise çok değişti. Ofisimden başı dik şekilde geçiyor ve 'Günaydın, Bay Goodrich' diyor. Bu değişiklik beni çok
şaşırttı. Ona bir gün; 'Bu değişikliğin kaynağı nedir?' diye sordum. Bana sizin eğitim kurslarınızdan bahsetti. Beni buraya getiren bu çekingen adamdaki değişiklik."
Bay Goodrich'e bize düzenli olarak katılırsa ve söylediklerimizi yaparsa birkaç hafta içinde bir topluluğun önünde rahatça konuşabileceğini söyledim.
"Eğer bunu yapabilirseniz dünyadaki en mutlu insanlardan biri olurum" dedi.
Kurslarımıza katıldı ve olağanüstü bir ilerleme kaydetti. Üç ay sonra onu Hotel Astor'daki baloya gelip 3000 kişinin önünde bu kursta neler kazandığım söylemesini istedim. Maalesef gelemiyordu. Öbür gün ise beni tekrar aradı. "Diğer işimi iptal ettim, gelip konuşacağım. Size bunun için borçluyum. Bunu, dinleyiciler arasında olan ve hayatlarım mahveden bu korkuyu yaşayanlara yol gösterme umuduyla yapacağım."
'    Ondan sadece iki dakika konuşmasını istemiştim, o ise tam üç bin kişiye on bir dakika seslendi.
Derslerimde bunun gibi binlerce mucize gördüm. Bu eğitimle hayatları değişen, rüyalarında bile göremeyecekleri promosyon ve makam elde eden binlerce kadın ve erkek gördüm. Bu bazen sadece doğru zamanda yapılan bir konuşma ile bile oluyor. Size Mario Lazo'nun hikayesini anlatayım.
Yıllar önce, beni şaşırtan ve Küba'dan gelen bir telgraf aldım. Şöyle idi: "Eğer reddetmezseniz, konuşma dersleri almak içinNew York'a geleceğim" Mario Lazo imzalıydı. Kimdi bu? Bu ismi daha önce hiç duymamıştım.
Bay Lazo New York'a geldiğinde şöyle demişti: "Havana Country Kulübü bu sene kuruluşunun 50. yaşını kutlayacak ve ben gümüş kupayı ona verip bir de konuşma yapmak üzere davet edildim. Bir avukat olmama rağmen hiçbir topluluğun önünde konuşma yapmadım. Eğer başarısız olursam karım ve benim için utanç verici bir durum olacak. Ayrıca müşterilerimin arasında prestijim sarsılabilir. Bunun için Küba'dan kalkıp buraya geldim. Sadece üç hafta kalabileceğim."
Bu üç hafta boyunca, Mario'yu bir sınıftan diğerine sokup gecede üç dört defa konuşturdum. Üç hafta sonra, o saygın topluluğa konuştu, konuşması o kadar olağanüstüydü ki, 'Time' dergisi yabancı haberler başlığı altında Mario Lazo için "altın dilli konuşmacı" demişti.
Mucize gibi geliyor değil mi? Bu bir mucize; yirminci yüzyılda korkuyu fethetme mucizesi.                                                                                                                          2. AMACINIZI BİLİN
Bay Ghent'in iyi bir konuşma yeteneğinin ona verdiği mutluluğu anlatınca onun başansmm asıl nedenine (ve bence en önemlisine) değinmiş olduk. Talimatlara harfi harfine uyduğu ve görevleri eksiksizce yaptığı doğru. Ama bunları, yapmak istediği için ve kendisinin iyi bir konuşmacı olduğuna inandığı için yaptı kanımca. Geleceği ile ilgili planlar kurdu ve bu planları gerçekleştirmek için çalıştı. Sizin yapmanız gereken şey bu işte.
Dikkatinizi özgüvenin ve daha etkili konuşmanın sizin için olan önemine veriniz.
Size sosyal açıdan neler verebileceğini, edinebileceğiniz arkadaşlıkları, çevrenizde, sosyal grubunuzda size verebileceği kapasiteyi ve işinizde yapabileceğiniz etkiyi düşünün. Kısacası, bu sizi liderliğe hazırlayacaktır.
"İş Hayatında Konuşma ve Liderlik" adlı bir makalede UNESCO başkanı ve Ulusal Para Kayıt Şirketi'nin başkanı S.C. Allyn. Konuşma Dergisi'nde şöyle yazmıştı: "Ticaret hayatımızın tarihinde birçok insan platform üstünde yaptığı işle dikkatleri üstüne çekmiştir. Birkaç yıl önce Kansas'taki bir branşımızdan sorumlu olan genç bir adam olağandışı bir konuşma yaptı. Bu kişi şimdi satıştan sorumlu başkan yardımcısı. Bildiğim kadarıyla bu başkan yardımcısı şimdi bu şirketin başkanı.
Ayakta yapılan iyi bir konuşmanın sizi nereye kadar götüreceği tahmin edilemez. Mezunlarımızdan biri olan ve Amerika Servo Anonim Şirketi'nin başkam olan Henry Blacksmith şöyle diyor:
"Etkili bir biçimde iletişim kurma yeteneğine sahip olmak ve başkalarının işbirliğini sağlamak yükselen insanlarda aradığımız değerli vasıflardan biridir."
Kalkıp, düşüncelerinizi ve duygularınızı başkalarıyla rahatça paylaşabilmenin mutluluğunu ve rahatlığım bir düşünün. Dünyayı birçok defa gezdim. Fakat birkaç güçlü sözle bir dinleyici kitlesinin dikkatini çekmenin verdiği keyfi çok az şey verebilir. "Başlamadan iki dakika önce kırbaçlanmayı tercih ederdim; fakat bitirmeden iki dakika önce durdurulmaktansa vurulmayı isterdim." demişti mezunlarımızdan biri.
Şimdi konuşmanızı istedikleri bir dinleyici kitlesinin önünde düşünün kendinizi. Güvenle öne doğru yürüdüğünüzü, başladığınızda odayı saran sessizliği duyduğunuzu, siz konuşmanın sonuna doğru adım adım ilerlediğinizde dinleyicilerin sizi büyük bir dikkatle izlediğini hissettiğinizi, platformdan indiğinizdeki sıcak alkışları hissettiğinizi ve toplantıdan sonra insanların sizi tekrar tebrik edişlerini düşünün, inanın bu bir büyü gibidir.
Harvard'ın önde gelen profesörlerinden William James hayatınızı derinden etkileyecek altı cümle yazmıştı: Bu altı cümle cesarete giden kapılan açacak güçte: "Hemen her konuda, o konuya hissettiğiniz arzu sizi koruyacaktır. İyi olmayı istiyorsanız iyi olacaksınız. Bir sonuç için çabalıyorsanız ona büyük bir ihtimalle ulaşacaksınız. Zengin olmak istiyorsanız zengin olursunuz Sadece bu koşullarda bu şeyleri istemelisiniz ve onlara tek tek yoğunlaşmanız gerekir; bunu binlerce alakasız başka şeyle bir anda istememelisiniz."
Bir topluluk önünde etkili konuşmanın, iyi bir konuşmacı olmanın dışında başka yararları da var. Aslında, hayatınızda hiç konuşma yapmasanız da bu çalışmaların yararlan çok yönlü olabilir. Çünkü bu tür bir çalışmanın başlıca yararı özgüvene giden yol olmasıdır. Bir grubun önünde konuşabildiğinizi hissettiğiniz an gerekli güvene kavuşmuş olacaksınız. Birçok kadın ve erkek bu kurslara çekingen ve içine kapanık oldukları için katıldılar. Grup arkadaşlarının önünde hiçbir hata yapmadan konuşabildiklerini görünce utangaçlığın saçmalık olduğunu anladılar. Başkalarını, yeni
keşfettikleri güçle etkilemeye başladılar. Birçok mezunumuz - Bay Goodrich gibi- çevrelerinde bulunan diğer insanların gözle görülür değişimi sayesinde kurslara katıldılar.
Bu tür bir çalışma bazen kısa sürede gerçekleşen bir değişikliğe yol açmayabilir. Kısa bir süre önce, Atlantik City'li cerrah ve Amerikan Tıp Cemiyeti'nin başkanı Dr. David Allman'a bu tür bir çalışmanın zihinsel ve fiziksel açıdan yararlarını sordum. Gülümsedi ve bana "hiçbir eczanenin dolduramayacağı" bir reçete yazarak en iyi şekilde cevap verebileceğini söyledi: "Bu reçete birey tarafından doldurulmalı; eğer dolduramayacağını düşünüyorsa, o zaman yanlış yapar."
Reçete masamın üstünde duruyor. Onu her okuyuşumda etkileniyorum. İşte Dr. Allman'ın reçetesi, aynen yazdığı gibi:
"Başkalarının, sizin aklınızı ve kalbinizi anlayabilme yeteneğini geliştirmek için elinizden geleni yapın. Düşüncelerinizi ve fikirlerinizi başkalarının anlayacağı şekilde sunmayı öğrenin. Bu çabanızda ilerledikçe sizin gerçek özünüzün başkalarını, şimdiye kadar hiç yapamadığınız şekilde, etkilediğini göreceksiniz."
Bu reçeteden iki kat çıkar sağlayabilirsiniz. Özgüveniniz başkaları ile konuştukça güçlenecek ve kişiliğiniz daha iyiye gidecektir. Duygusal açıdan daha iyi olacağınız anlamına gelir bu, ve duygusal açıdan iyi olmak fiziksel açıdan iyi olmak demektir. Konuşma eylemi herkes için, genç ve yaşlı olsun, kadın ve erkek olsun geçerlidir. Şahsen sanayi ve ticaret hayatındaki avantajlarını bilmiyorum, sadece iyi olduklarını duydum. Fakat sağlık açısından yararlarını biliyorum. Konuşma fırsatını yakaladığınızda bunu değerlendirin, kaç kişiyle olduğu önemli değildir; hep daha iyiye-gideceksiniz. Sonunda ruhsal bir rahatlık hissedeceksiniz. Kendinizi tamamlanmış ve mükemmel hissedeceksiniz, hem de hiçbir zaman hissetmediğiniz kadar.
Bu muhteşem bir duygudur ve hiçbir ilaç bunu size bu şekilde hissettiremez.
İkinci önerimiz, o zaman, kendinizi, şimdi yapmaya korktuğunuz şeyleri yaparken görmek ve bir grubun önünde güzel konuşmanın size sağlayacağı yararları düşünmektir. William James'in şu sözlerini hatırlayın: "Bir sonuç için çabalıyorsanız ona büyük bir olasılıkla ulaşacaksınız."
3. AKLINIZI BAŞARINIZA GÖRE YÖNLENDİRİN
Bir kere, bir radyo programında hayatımda aldığım en önemli dersi üç cümlede söylememi istediler. Bende şunları söyledim: "Aldığım en büyük ders, ne düşündüğümüzün inanılmaz derecede önemli olmasıdır. Ne düşündüğünüzü bilseydim ne olduğunuzu bilirdim. Çünkü bizi biz yapan düşüncelerimizdir. Düşüncelerimizi değiştirerek hayatımızı değiştiririz."
Bütün düşüncelerinizi daha fazla güven ve daha etkili konuşma amacında yoğunlaştırdınız. Şu andan itibaren, bu çabalarınızı başarmak üzere, olumsuz değil olumlu düşünmeye başlamalısınız. Bir kitlenin önünde etkili olabilme konusunda iyimser olmanız gerekir. Bu yeteneği geliştirme konusunda sarf ettiğiniz her söz ve harekette bu çabayı göstermeniz gerekir.
Şimdi size etkili konuşma konusunda her tür zorluğu karşılamak isteyenlerde bulunması gereken kararlılığı doğrulayacak bir hikaye sunacağım. Bahsedeceğim kişi idarecilik basamaklarında o kadar yükselmiştir ki sonunda bir ticaret efsanesi olmuştur. Fakat üniversitede ilk defa konuşmak için kalktığında kelimeler bir türlü çıkmıyordu ağzından. Öğretmenin onun için hazırladığı beş dakikalık konuşmanın yarısını bile sunamamıştı. Bembeyaz kesilmişti ve ağlayarak kürsüden inmişti.
Bu tecrübeyi yaşayan o kişi mutsuzluğa kapılmamıştır. İyi   bir konuşmacı olmaya kararlıydı ve dünyaca saygı gören devletin ekonomi danışmanı olana kadar bundan vazgeçmedi. Bu kişinin adı Clarence B. Randall'dır. En düşündürücü kitaplarından biri olan "Özgürlüğün İnancı"nda konuşma eylemi hakkında şunları yazıyor: "Kollarım, birçok kuruluşun bana verdiği hizmet bröveleri ile doludur. Michigan, Escabana'da milliyetçi bir konuşma ile I.Dünya Savaşı'na katıldım, Mickey Rooney ile birlikte yurt çapında yardım
amacıyla konuşmalar yaptım ve aynısını eğitim konusunda Harvard'dan Başkan James Bryant Conant ve Chicago Üniversitesi'nden Rektör Robert M. Hutchins'le birlikte yaptım ve hatta çok kötü bir Fransızca ile bir yemek sonrası konuşması yaptım."
Sanırım bir dinleyici kitlesinin ne duymak istediğini ve nasıl duymak istediğini biliyorum. Ayrıca, önemli ticari sorumluluklar taşıyabilen bir adamın istedikten sonra öğrenemeyeceği bir şey yoktur.
Bay Randall'a katılıyorum. Başarı arzusu, etkili konuşmacı olma süresinin en önemli faktörü olmalıdır. Eğer aklınızı okuyabilseydim ve arzunun gücünü görebilseydim, büyük bir kesinlikle, gelişen iletişim kabiliyetine doğru hızla ilerlediğinizi söyleyebilirdim.
Orta Batı'da verdiğim derslerin birinde, bir gece bir adam ayağa kalktı ve hiç çekinmeden, bir müteahhit olarak Amerikan Müteahhit Cemiyeti'nin sözcüsü olana kadar mutlu olmayacağını belirtti. Ülkede dolaşıp her karşılaştığı kişiye bu sanayinin sorunlarını anlatmaktan başka bir şey istemiyordu. Joe Haverstick söylediklerinde ciddi idi. O, bir eğitmeni mutlu edebilecek üyelerdendi, çok ciddiydi yapıtlarında sadece ufak tefek konular hakkında değil, ulusal sorunlar hakkında da konuşmak istiyordu. Onun gibi bir kişi için en yoğun çalışma dönemi olmasına rağmen, bütün konuşmalarını mükemmel bir şekilde hazırlardı, onlara iyi çalışırdı ve hiçbir dersi de kaçırmazdı. Bu tür bir öğrencinin ulaşabileceği yere geldi - inanılmaz şekilde ilerleme gösterdi. İki ayda sınıfın en gözde üyelerinden biri oldu. Ve sınıf başkam seçildi.
O sınıfın eğitmeni Norfolk, Virginia'daydı yaklaşık bir yıl sonra şunları yazmıştı: "Ohio'dayken tanıdığım Joe Haverstich'i tamamen unutmuştum ki bir sabah kahvaltıda "Virginia Pilot" gazetesini okurken yine karşıma çıkmıştı. Joe'nun bir resmi ve onun hakkında bir yazı vardı. Bir gece önce, büyük bir müteahhit kitlesine seslenmişti. Ayrıca Joe bu cemiyetin sadece sözcüsü değildi; O, bu cemiyetin başkanıydı."
Dolayısıyla böyle bir işte başarılı olmak için, gerekli azim
için yeterli özellikleriniz olmalı: bir heves haline dönüşen arzular, dağları yerinden oynatacak dayanıklılık ve başarılı olmanızı sağlayacak özgüven.
Jules Sezar Gal Kanalı'm geçip bugünkü İngiltere'ye vardığında ordusunun başarısını garantilemek için ne yaptı sizce? Çok akıllıca bir şey yaptı: Askerlerini Döver kayalıklarında durdurdu ve o yükseklikten geldikleri gemilerin dalgalar üstündeki yanışını izletti, yabancı bir ülkede, anakarayla tek bağlantıları, son kaçış imkanları yok oldu; yapılacak tek şey kaldı: ilerlemek ve fethetmek. Yaptıkları da bu oldu.
Ölümsüz Sezar işte böyle biriydi! Neden siz de aynı şekilde dinleyici korkunuzu fethetmek için böyle davranmıyorsunuz? Bütün olumsuz düşünceleri siz de ateşe atın ve bütün kaçış yollarını çelik kapılarla kapayınız.
4. UYGULAMA İÇİN HER FIRSATI DEĞERLENDİRİN
1. Dünya Savaşı'ndan önce, 125. caddede, YMCA'de verdiğim ders tanınmayacak şekilde değişikliğe uğradı. Her yıl yeni fikirler derslere sokuldu ve eskileri çıkarıldı. Fakat tek bir özelliği hiç değişmedi. Her sınıfta bulunanların diğer arkadaşlarının önünde mutlaka duruma göre iki kez konuşma yapması. Neden mi? Hiç kimse bir konuşma yapmadan konuşma yapmayı öğrenemez; yüzme öğrenmek isteyen bir insanın denize girmesi gerektiği gibi. Konuşma ile ilgili her tür kitabı - buna bu da dahil - okuyabilirsiniz ama yine de konuşma yapamıyor olabilirsiniz. Bu kitap mükemmel bir rehber. Fakat bütün önerileri pratiğe dökmeniz gerekiyor.
George Bernard Shaw'a nasıl bu kadar ilgi çekici bir konuşmacı olduğunu sorduklarında şöyle cevap vermişti: "Paten kaymasını nasıl öğrendiysem bunu da öyle öğrendim; alışana kadar kendimi aptal yerine koydum." Gençken, Shaw Londra'nın en çekingen kişilerinden biriydi! Bir kapıyı çalmadan önce yirmi dakika boyunca Embankment'in önünde bir aşağı bir yukarı yürürdü. "Çok az kişi basit bir korkudan çekmişlerdir ya da korkunç şekilde ondan
utanmışlardır" diye itiraf etti.
Sonunda, korkaklığı ve çekingenliği yenmek için en emin ve en hızlı metodu buldu. En zayıf noktasını en güçlü vasfı haline getirmeye kararlıydı. Bir tartışma kulübüne üye oldu. Londra'da halka açık her tartışmaya katıldı, her tartışmada kalkıp katılımda bulundu. Bütün benliğini sosyalizme adaması ve bu dava için çıkıp konuşması George Bernard Shaw'u yirminci yüzyılın ilkyarısında yetişmiş en iyi konuşmacılardan biri haline dönüştürdü.
Her yerde fırsatlar bulunur, konuşmanızı gerektiren organizasyonlara gönüllü olarak katılın. Sadece bir karara katılmak için bile olsa ayağa kalkıp katılım gösterin. Bölüm toplantılarında arkalara oturmayın. Konuşun! Öğretmenlik yapın; izci lideri olun. Sadece etrafınıza bakarsanız her tür sosyal, politik, toplumsal ve ticari etkinlikte mutlaka konuşma yapılması gerektiğini görürsünüz. Kalkıp sıkça konuşmadıkça ne kadar ilerleme kaydettiğinizi hiçbir zaman anlayamazsınız.
"Bunların hepsini biliyorum, 'bir keresinde genç bir yönetici dedi bana, 'fakat öğrenmenin o sıkıntısına katlanmak istemiyorum!'
'Sıkıntı!' dedim. 'Bunu hayatınızdan atınız birkere! Siz hiç bir zaman doğru şekilde öğrenmeyi düşünmemişsiniz; fethetmek duygusuyla."
"Nasıl bir duygu bu?" diye sordu.
"Macera duygusu." dedim ona. Ayrıca biraz da başarıya giden yoldan, konuşmadan, ısınma sürecinden, açılmadan ve kişinin kişiliğinden bahsettim.
" Deneyeceğim, bu maceraya atılacağım" dedi.
Siz de bu kitabı okurken ve ilkelerini pratiğe dönerken bir maceraya atılmış olacaksınız. Öz yönelmelerinizin ve önsezinizin sizi desteklediği bir macera olduğunu göreceksiniz. İçinizi ve dışınızı değiştirebilecek bir macera olduğunu göreceksiniz.
Güveni Geliştirmek
"Beş sene önce, Bay Carnegie, gösterilerinizi yürüttüğünüz otele geldim. Toplantı odasına yürüdüm ve durdum. O odaya girip derse katıldığım anda, bir süre sonra bir konuşma yapmam gerektiğini biliyordum. Bir türlü içeri giremiyordum. Arkamı döndüm ve oteli terk ettim.
Korkuyu ve bir kitlenin felç edici korkusunu ne kadar basit yollarla altettiğinizi bilseydim geçen beş seneyi kaybetmezdim."
Bu sözleri sarf eden kişi bir masada söylemiyor bunları. Bu sözleri yaklaşık iki yüz kişilik bir dinleyici kitlesine yöneltiyor. New York'taki derslerimin mezuniyetiydi. Konuşmayı yaparken, kendinden emin tavrı beni etkilemişti. İşte bu adamın yöneticilik vasıflan yeni kazanmış olduğu etkileyiciliğiyle ve güvenle güçlenecek diye düşündüm. Eğitmeni olarak, atlatmış olduğu korkulan görebilmek beni mutlu etti ve bu adam aynı başarıyı beş veya on sene önce elde etseydi şimdi daha mutlu ve başarılı olacağı gerçeğini düşünmekten kendimi alamadım.
Emerson: "Korku, dünyadaki birçok şeyden daha fazla insanı alt eder." dedi: Bu cümlenin acı gerçeğini nasıl da fark ettim. Hayatım boyunca birçok insanı bu korkudan kurtardığım için çok mutluyum. 1912 yılında kurslarıma başladığım zaman bu kursların insanların korkularını ve aşağılık duygularını yenmek için geliştirilmiş en iyi metotlardan biri olacağını hiç aklıma getirmemiştim. Bir kitle önünde konuşmayı öğrenmenin içine kapanıklığı aşmak, cesaret ve özgüven kazanmak için doğanın kendi metodu olduğunu anladım. Neden mi? Çünkü konuşma ile korkularınızla başa çıkabilirsiniz.
Kadın ve erkeklere konuşmayı öğretmekle geçen yıllarda çok kısa sürede sahne korkusunu yenebileceğiniz ve güveninizi geliştirebileceğiniz konusunda birkaç fikir edindim.
DERLEYEN...EMRE ŞEN (KESFETKENDİNİ EDİTÖRÜ)
İletişim:[email protected]

Bir yorum

Cevapla

 
3+2 İşleminin Sonucu  
Yukarı Çık