Anne Adaylarının Ruhsal Durumu - Hamilelik - Psikoloji

Anne Adaylarının Ruhsal Durumu - Hamilelik - Psikoloji


Anne Adaylarının Ruhsal Durumu

Hamileliğin her kadının hayatında bir dönüm noktası olduğunu biliyoruz. Fiziksel değişimlerden farklı olarak psikolojik etkenler de hayatı çok etkiliyor.

Anne adayı olduğunu öğrenmesiyle birlikte kadının hayatında yepyeni bir dönem başlıyor. Bu dönemin nasıl geçeceği elbette öncelikle anne adayının hamileliğe ne kadar hazır olduğuna bağlıdır. Ayrıca anne adayının hayat arkadaşıyla olan ilişkisi, sağlığı, çocukluk tecrübeleri de hamilelik dönemini etkileyen unsurlardan birkaçı…

Uzmanlar bu etkiyi şöyle anlatıyor: “Anne ve bebeği arasındaki çok özel ve yakın ilişki daha bebek anne rahmindeyken başlar. Pek çok baba adayı kendisini bu ilişkinin dışında hissettiğinden bahseder. Kadının daha çok kendine ve bebeğine odaklandığı hamilelik zamanında kimi eşler arasında uzaklaşmalar olabilir. Uyum içinde olan eşlerin kendilerini birbirlerine yakın hissettikleri birlikteliklerde bu türden uzaklaşmalar hem daha az yaşanır, hem de aileye katılacak yeni üye eşlerin birbirlerine daha çok yakınlaşmalarına neden olur.”

Fiziksel değişimler psikolojiye de etki ediyor

Anne adayının hamileliğin ilk dönemlerinde yaşadığı fiziksel problemler kadının bu çok önemli ve yeni rolüyle rahat ve keyifli bir biçimde tanışmasına ve daha ilk günlerden kendisini duygusal olarak bebeğine hazırlamasına engel oluyor. Zaten hamileliğin kendisi kadının yaşamında başlı başına bir dönüm noktası, yeni bir tecrübeyken hamileliğin üstelikte ilk dönemlerinde yaşanan fiziksel problemler anne adayını kaygılandırıp korkutabilir. Bu fazlasıyla normal bir haldir. Bununla beraber anne adaylarında “nasıl bir anne olacağım?” sorusu büyük bir stres oluşturuyor. Uzmanlar anne adaylarına bu noktada şunları öneriyor: “Günümüzde özellikle çalışan kadın üzerindeki baskı giderek fazlalaşmakta. Teknoloji, hız, rekabet çağında çocuk yetiştirmek sanılanın tersine geçmişe oranla daha zor bir duruma gelmiştir.

Yetişkinlerin bile hızla değişen toplum yaşamında kendilerini güvende ve doyumlu hissetmeleri oldukça güçken dünyaya bizzat kendiniz karar vererek bir birey getirmek elbette büyük bir sorumluluktur. Dolayısıyla da, anne adayının “nasıl bir anne olacağım” ya da “yeterince iyi bir anne olabilecek miyim” türünden sorularla kaygılanması son derece olağandır. Üstelik bu kaygı anne adayı için hayatını etkileyecek büyük korkulara dönüşmediği sürece kadının hem kendisini sorgulamasını hem de bebeği üzerine düşünmesini motive eder. Bu korkunun annenin özgüvenini etkileyecek düzeylere gelmemesi hamile kalındıktan sonra bu türden korkuların yıkıcı bir biçimde kadının hem kendisine hem de bebeğini etkilemesine izin vermemesi gerekir. Burada başta anne adayının kendi özdoyumu, eşi ile olan ilişkileri gibi etkenler çok önemlidir, çünkü bunlar kadını duygusal olarak besleyen ve kendine güven duymasını sağlayan etkenlerdir. Bu nedenle anne adayının korkularını, kaygılarını özellikle eşi ile paylaşması ve ebeveyn olma sorumluluğunu beraber alarak birbirlerine destek olmaları gerekir.

Korku, kaygı öfke gibi duygular bizim negatif olarak değerlendirdiğimiz aslında son derece doğal duygulardır. Mühim olan bu duyguları seslendirip yüzleşebilmektir. Ancak böylece bu korkuların aşılması ve duygularımız bizi değil; biz onları kontrol altına alabiliriz.”


Derleyen:

Yusuf BAL


(hamilelik, hamile, psikoloji, gebe, kişisel gelişim, ruhsal, gebelik, çocuk psikolojisi, insan psikolojisi, gebelik com, www gebelik, www gebelik org, kişisel gelişim eğitimleri, www gebelik com)

Bir yorum

Cevapla

 
3+2 İşleminin Sonucu  
Yukarı Çık