Akıl İnşasında Duygu Eğitimi-2-

Akıl İnşasında Duygu Eğitimi-2-

Duygu Mecraları Açmak. Duygu akışının önünü kesmek kabil değil. O sürekli akış halindedir ve bitmez bir kaynağa sahiptir. Duygulara akacakları sağlıklı mecralar açılmazsa, kendi mecrasını açar. Duygunun kendi mecrasını açması halinde zihni evren, akıl için uygun bir zemin oluşturmaz. Duygu kendi halinde akmaya devam ederse, akıl, duygu mecralarından geriye kalan alanlarda ancak meydana gelebilir ve faaliyet gerçekleştirir. Duygunun bir özelliği de maddenin gaz hali gibi, bulunduğu yerin tamamına yayılmasıdır. Kendi haline bırakılırsa, zihni evrenin her tarafına yayılma kabiliyetine sahiptir. Bu durumda akıl için gerekli alan kalmayacak, akıl sağlıklı şekilde oluşmayacak ve duygudan bağımsız şekilde faaliyet gösteremeyecektir.

   

Duygu zihni evrenin tamamına yayılmasa ve kendi oluşturduğu bazı mecralarda aksa bile, bu mecralar o kadar kuvvetli çekim alanları oluşturur ki, aklın duygudan bağımsız olarak meydana gelmesi yine zorlaşır. Akıl inşasındaki en önemli konu, zihni evrende akla bir alan açmaktır. Akla alan açmak için de zihni evrende duyguyu uygun mecralara yönlendirmek ve tüm zihni evreni işgal etmesine engel olmaktır. Zihni evrenin tamamını duygu kadar güçlü şekilde işgal eden başka bir şey yok. Çocuklar için bu durum, tamamen böyledir ve istisnası yoktur. Akıl da çocukluk çağlarında inşa edildiği için bu konu daha da önemli hale gelir.
   

Toplumda, “duygusallık” yanlış anlaşılıyor. Aslında aklını duygudan mümkün olduğunca bağımsız şekilde inşa edememiş herkes duygusaldır. Çünkü bu durumda zihni evren, duygu tarafından işgal edilmiştir. Duygunun baskısından kurtulamamış olan zihni evrende akıl bağımsızlığını kazanamaz ki, insan duygusallıktan kurtulsun. Öyleyse neden yanlış anlaşılıyor? Herkes duygusal olduğu için, kimse duygusal görünmüyor. Duygunun toplum ortalamasından daha ağır etkilediği insanlara duygusal diyorlar. Toplum ortalaması ölçü alınarak kullanıldığı için de duygusallık doğru kullanılıyor. Fakat temelde yanlışlık var.


Belli duygu mecraları açmak, hayatın o alanlarını duyguyla yaşamak imkanı verir. Mesela Müslümanların Allah’a ve Resulüne yöneltmeleri, mesela aileye yöneltmek, mesela dostluklara yöneltmek gibi… Bu ve benzeri duygu mecraları, konu itibariyle sağlıklı olur. O alanlarda yoğun bir duygu akışı olur ki mesela Allah’a yönelik duygu akışı, iman ile birleşir.


Zaten iman da özünde bir duygudur. En büyük duygu mecrası iman istikametinde açılırsa, sağlam bir iman meydana gelir ve hayat boyu devam eder. Mesela aileye yöneltilmiş duygu mecrası, aileyi ayakta tutar. Ailenin akılla ayakta tutulması mümkün değildir, iki insanın ömür boyu birlikte yaşaması akılla mümkün olmaz.
   

Hayatı ayakta tutan temel konulara yönelik duygu mecraları açmak gerekir. Mesela “çalışmak” sadece akılla sürekli yapılacak iş değil. İnsan hayat boyu çalışmaya tahammül edemez. Para kazanmak ihtiyacından kurtulduğu andan itibaren çalışmayı bırakıyor insanlar. Oysa çalışmamak, birçok psikolojik hastalığın sebebidir. Çalışmayı para kazanma şartından uzaklaştırmak ve paraya ihtiyacı olmadığında da çalışmaya devam etmesini mümkün kılmak için, çalışma hayatının zeminini duygu ile beslemek gerekir. Yani çalışmaktan duygusal olarak zevk almaya başlaması gerekir.
   

İnsani özelliklerin duygu ile beslenmesi gerekir. Yardımseverlik, beraber yaşama alışkanlıkları gibi insani özellikleri duygu ile desteklemek gerekiyor. Akıl, insanlara yardım etmeyi açıklayamaz. Karşılıksız yardım, akıl tarafından teklif edilmez.

Kişinin, insanlara yardım etmekten duygusal bir zevk alması gerekiyor. Bu tür insanı özellikleri duygu ile besler ve desteklerken, bu konularda aklı duygudan bağımsızlaştırmamak şarttır. Zaten akıl ile duygu birbirinden tamamen ayrıştırılırsa, ortaya çıkan insan tipi, çok kötü bir model olur.


OSMAN GAZNELİ


[email protected]

Bir yorum

Cevapla

 
3+2 İşleminin Sonucu  
Yukarı Çık